Bilindiği gibi daha önceleri Hz. Peygamber, namazlarında kıble olarak Kudüs’te bulunan Mescid-i Aksa’ya yönelmekteydi. Aslında gönlünden kıblenin Hz. İbrahim’in kıblesi olan Kâbe’ye çevirilivermesini geçiriyor ve bu doğrultuda bir vahiy bekliyordu. Hatta kendisi Mekke’deyken Kâbe’de kıldığı namazlarda, Rükn-i Yemânî ile Hacer-i Esved arasından Kâbe’yi önüne almak suretiyle hem Kâbe’ye, hem de Kudüs’e yönelmiş olmaktaydı. Hicretten yaklaşık bir buçuk yıl sonra arzuladığı şekilde Kâbe’ye kıble olarak yönelme emrini veren Bakara sûresinin 144. ayeti indi.
Bu ayetin indiği haberini işitmeleri üzerine oradaki sahabe, namaz içerisinde yönlerini Kudüs’ten Kâbe’ye çevirdiler. Böylece Kudüs’e yönelerek başlanan namaz, Kâbe’ye yönelerek tamamlandı. Bundan dolayı da bu mescide “İki kıble mescidi” anlamına gelen “Kıbleteyn Mescidi” adı verildi. Kıblenin değişmesi, Hz. Peygamber’e uyanlarla, ökçesi üzerinde gerisin geriye dönenleri ayırt etmeye yarayan bir imtihandı aynı zamanda (Bakara sûresi, âyet: 143).