Aheste adımlarını atıp bir rüyadaymış gibi,
Bineceksin dokuz onbeş ada vapuruna,
Sen henüz uyanmamışken hayata,
Tekrarı olmayan bu büyük yolculuğun usulca başlayacak,
Giderken kuşlar ve deniz seni oyalayacak,
Anlayamayacaksın yolda nasıl da geçmiş zaman!
Dalgaların sesi dingin kılarken ruhunu,
Martılar eşliğinde ilerlerken,
Marmara'nın serin sularında,
Dokuz onbeş ada vapuru,
Çay içenler mi dersin,
Sohbet edenler mi,
Ya da sakin sakin,
Yolculuğunun sonunu bekleyenler mi!
Zaman öyle ya da böyle geçmiş ya nasıl olsa,
Ardında bıraktığın irili ufaklı gemiler,
Artık sana sadece bir anı!
Bakacaksın ve göreceksin,
O sana çok uzak görünen sislerle kaplanmış limanı!
Sonra etrafındaki ayrı ayrı kişiliklerle,
Aynı mekanda aynı iskeleye yanaşmak için hazırlanacaksın,
En nihayet bir de bakmışsın bitivermiş yolculuğun,
Ve fark edeceksin ki,
Hayat diye gözünde büyüttüğün şey,
Aslında bir dokuz onbeş vapurundan farksızmış!
Her gün bir sürü yeni yolcusuyla,
Geçiyor da geçiyor bak yine dokuz onbeş vapuru,
Bu sefer binen de sen değilsin vapura,
Gören de sen değilsin vapuru,
Senin sıran çoktan geçmiş!
Bu başkalarının dokuz onbeş vapuru!