Message
Kalbi duran bireylerin %6-12 kadarı ölüme yakın bir deneyim yaşadıklarını söylemişlerdir. Sanki ölümü aldatmış gibidirler. Bu kişilerle röportaj yapıldığında, hepsi aynı deneyimden kaynaklanan dramatik hikayeler anlatır: bedenlerini terk edip ucunda parlak bir ışık olan bir tünele doğru sürüklenmişlerdir.
Medya bu konuyu elinden kaçırmamış ve bu abartılı hikayelere dayanan pek çok kitap ve belgesel yayınlanmıştır. Bu deneyimi açıklamak için, pek çok tuhaf kuram ortaya atılmıştır. İki bin kişinin katıldığı bir ankette, katılımcıların %42’si ölüme yakın deneyimin ruhlar diyarı ile kurulan ilişkinin kanıtı olduğuna inandıklarını söylemiştir (Bazıları bedenin ölümden hemen önce endorfin – doğal narkotikler – salgıladığına inanır. Bu, insanların hissettiği yoğun hoşnutluk hissini açıklayabilir, ancak tüneli ve parlak ışıkları açıklayamaz). Carl Sagan bile ölüme yakın deneyimin, doğum travmasının tekrar yaşanması olduğu konusunda tahminde bulunmuştur. Bu kişilerin bu kadar benzer deneyimler yaşamış olması, ölümden sonraki hayata ufak bir bakış attıklarını kanıtlamak zorunda değildir. Aslında bu, derinlerde nörolojik bir olayın söz konusu olduğunu gösteriyor olabilir.
Nörologlar, bu olguyu ciddiyetle araştırdı ve bu durumun ölüme yakın deneyim yaşayan pek çok insanda gözlenen, beyine giden kan akımındaki azalmadan dolayı olduğundan şüphelendiler ki, aynı durum bayılma vakalarında da gözlenir. Berlin’deki Castle Park Klinik’ten nörolog Dr. Thomas Lempert, 42 sağlıklı bireyin katıldığı bir dizi deney yaptı ve bu deneylerde gönüllülerin laboratuvar koşullarında kontrollü olarak bayılmalarını sağladı. Gönüllülerin %60’ı görsel halüsinasyonlar gördü (parlak ışıklar ve renkli yamalar vb.). %47’si başka bir dünyaya girdiklerini hissetti. %20’si doğaüstü bir varlık ile karşılaştıklarını iddia etti. %17’si parlak bir ışık gördüğünü, %8’i ise bir tünel gördüğünü söyledi. Sonuç olarak, bayılmak, ölüme yakın deneyim yaşayan insanların yaşadıklarını taklit edebiliyor. Peki, bu tam olarak nasıl gerçekleşiyor?
Bayılmanın ölüme yakın deneyim benzeri duyuları nasıl simüle ettiği gizemi, askeri pilotların deneyimleri analiz edilerek çözülebilir. ABD hava kuvvetleri, yüksek yerçekimi kuvvetine maruz kaldıkları zaman (örneğin, ani bir dönüş yaptıklarında ya da dalıştan yükselişe geçtiklerinde) bayılan pilotlarını analiz etmesi için nörofizyolog Dr. Edward Lambert ile iletişime geçti. Dr. Lambert, pilotları Rochester Minnesota’daki Mayo Klinik’te bulunan ultra santrifüje yerleştirip güçlü bir çekim kuvveti hissedene kadar onları döndürdü. Beyinlerine giden kan azaldığı için pilotlar, birkaç g’lik kuvvete maruz kaldıktan 15 saniye sonra bilinçlerini yitirdiler.
Dr. Lambert, 5 saniye içerisinde pilotların gözlerine giden kan akımının azaldığını, bunun çevresel görüşü kararttığını, bu nedenle de uzun bir tünel hissiyatı yarattığını buldu. Bu durum, ölüme yakın deneyim yaşayan insanların neden tünel gördüklerini de açıklayabilir. Çevresel görüşünüz azalırsa görüp görebileceğiniz tek alan yalnızca merkezdeki dar tünel olur. Dr. Lambert, santrifüjün hızını kendisi dikkatlice ayarlayabildiği için, pilotları bu bilinç durumunda uzun süre tutabildi, bu da tünel görüntüsünün gözün periferik alanlarına giden kan akımından dolayı gerçekleştiğini kanıtlamasını sağladı.
Kaynak : Zihnin Geleceği - Michio Kaku