Message
Yapay zekanın karşı karşıya geldiği iki temel problem: Örüntü tanıma ve sağ duyudur.
En iyi robotlarımız bile bir fincan ya da top gibi basit nesneleri zar zor tanıyabiliyor. Robotun gözü, ayrıntıları doğal bir gözden daha iyi görebilir, ancak robot beyni gördüğü şeyi tanıyamaz. Eğer bir robotu yabancı, kalabalık bir sokağa bırakırsanız hemen yönünü şaşırır ve kaybolur. Örüntü tanıma (örneğin, nesneleri tespit etme) bu problem yüzünden tahmin edilenden çok daha yavaş ilerledi.
Bir robot odaya girdiğinde, trilyonlarca hesaplamalar yapmak, gördüğü nesneleri pikseller, doğrular, çemberler, kareler ya da üçgenler şeklinde analiz etmek ve belleğindeki binlerce görüntüyle eşleştirmek zorundadır. Örneğin, robotlar bir sandalyeyi, doğruların ve noktaların karmakarışık bir hali şeklinde görürler, ama “sandalye” olma durumunu kolayca tanımlayamazlar. Bir robot, veri tabanındaki bir görüntüyle nesneyi başarılı bir şekilde eşleştirse bile, ufak bir dönüş (sandalyenin yere devrilmesi) ya da bakış açısının değiştirilmesi (sandalyeye başka bir açıdan bakılması) robotu şaşırtacaktır. Oysa beyinlerimiz, otomatik olarak farklı bakış açılarını ve değişimleri dikkate alır. Beyinlerimiz bilinçaltında trilyonlarca hesaplama gerçekleştirir, ama bu işlem bize çok zahmetsiz görünür.
Robotların aynı zamanda, sağduyu ile ilgili de problemleri var. Fiziksel ve biyolojik dünya ile ilgili basit gerçekleri anlamazlar. “Sıcak ve nemli hava rahatsız edicidir” ve “anneler kızlarından daha yaşlıdır” gibi apaçık şeyleri doğrulayacak bir formül yoktur. Bu türden bilgileri matematiksel mantığa dönüştürmede bazı ilerlemeler kaydedildi; ancak dört yaşında bir çocuğun sağduyusunu kataloglamak için milyonlarca bilgisayar kodu satırı gerekir. Voltaire’nin dediği gibi “Sağduyu o kadar yaygın değil.”
Örneğin, en gelişmiş robotlardan biri olan ASIMO, Honda Şirketi tarafından Japonya’da (tüm endüstriyel robotların yüzde 30’unun yapıldığı yer) yapıldı. Bir çocuk kadar boyu olan bu harika robot, yürüyebilir, koşabilir, merdiven çıkabilir, farklı dilleri konuşabilir ve dans edebilir (aslına bakarsanız benden çok daha iyi dans ediyor). ASIMO ile televizyonda pek çok kez etkileşime girdim ve yeteneklerinden oldukça etkilendim.
ASIMO’nun yaratıcılarıyla özel olarak konuştuğumda onlara, bir hayvanla karşılaştırıldığında ASIMO’nun ne kadar zeki olduğunu sordum. Bir böceğin zekasına sahip olduğunu kabul ettiler. Tüm bu yürüme ve konuşma gösterileri çoğunlukla basın içindi. Problem, ASIMO’nun büyük bir kayıt cihazı olması. Yalnızca mütevazı bir gerçek otonom işlevler listesine sahip; yani her konuşma ya da hareketin, zamanından önce dikkatlice senaryosunun yazılması gerekiyor. Örneğin, benim ASIMO ile etkileşime geçmenin kısa bir filmini almak üç saat sürdü, çünkü el ve diğer beden hareketlerinin programcı ekip tarafından programlanması gerekti.
Bunu bizim insan bilinci tanımımızla ilgili olarak düşünürsek, şimdiki robotlarımız çok ilkel bir seviyede; temel gerçekleri öğrenerek fiziksel ve sosyal dünyayı anlamaya çalışıyorlar. Sonuç olarak robotlar, geleceğin gerçekçi simülasyonlarının kurgulanabilmesi ile aynı evrede bile değiller. Bir robottan banka soymak için plan kurmasını istendiğinde; robotun paranın nerede depolandığı, bankada ne çeşit güvenlik sisteminin bulunduğu, polis ve diğer insanların duruma nasıl tepki vereceği hakkındaki tüm temel bilgileri bildiğini varsayabiliriz. Bazıları programlanabilir, fakat insan beyninin doğal olarak anlıyabileceği, ancak robotların anlayamayacağı yüzlerce küçük ayrıntı vardır.
Robotların üstün olduğu yer, satranç oynamak, hava durumunu modellemek, gökadaların çarpışmasını tahmin etmek gibi, belirli bir alanda geleceği simüle etmeleridir. Satranç oyununun kuralları ve kütleçekim yasası yüzyıllardır bilindiğinden, satranç oyununun ya da bir Güneş Sistemi’nin geleceğini tahmin etmek yalnızca basit bi bilgisayar işlemidir.
Kaba kuvvet kullanarak bu seviyenin ötesine geçme çabaları da bocaladı. Hırslı bir program olan CYC sağduyu problemini çözmek için tasarlandı. CYC, fiziksel ve sosyal çevreyi anlamak için gerekli sağduyu ve bilgi içeren milyonlarca satır bilgisayar kodu içerir. Gerçi, CYC yüzbinlerce gerçeği ve milyonlarca ifadeyi işleyebilmesine karşın, dört yaşındaki bir insanın düşünce düzeyini taklit edemez. Ne yazık ki birkaç iyimser basın açıklamasından sonra, sarf edilen çabalar yavaşladı. Programcılardan çoğu ayrıldı, yetiştirilmesi gereken tarihleri gelip geçti, ama yine de proje hala sürüyor.
Kaynak : Zihnin Geleceği - Michio Kaku