Message
Bir keresinde, 1959’dan 1990’a kadar Singapur’un başbakanı olan Lee Kuan Yew’in de konuşmacı olduğu, Suudi Arabistan’daki bir konferansta konuşmuştum. Yew, gelişmekte olan ülkeler arasında bir rock yıldızı gibiydi, çünkü şu an bilimde en iyi ülkeler arasında yer alan modern Singapur’un oluşmasında çok büyük bir emeği vardı. Doğrusunu söylemek gerekirse, kişi başına düşen gayri safi yurtiçi hasılayı hesaplarsanız, Singapur dünyadaki beşinci zengin millettir. İzleyiciler bu efsanevi şahsiyetten mümkün olan her kelimeyi duymak için büyük bir çaba gösteriyordu.
Yew öncelikle Singapur’un korsanlık, kaçakçılık, sarhoş denizciler ve diğer berbat faaliyetler ile tanındığı, hiçbir gelişmenin olmadığı durgun bir liman olarak görüldüğü zamanları hatırlattı. Fakat, bir grup arkadaşıyla bu küçük limanın Batı’nın rakibi olacağı günün hayalini kurmuştu. Singapur’un önemli bir doğal kaynağı yoktu, en büyük kaynağı çalışkan ve yarı-kalifiye olan kendi halkıydı. Yew ve grubu muazzam bir işe girişti, bu durgun deniz milletini ele aldı, onu bir nesillik zaman içinde bilimsel bir güç haline dönüştürdü. Bu muhtemelen sosyal mühendislik tarihindeki en ilginç durumlardan biriydi.
Yew ve partisi, bilim ve eğitime özel önem vererek, ileri-teknolojiye dayalı sanayilere yoğunlaşarak, tüm ülkeyi kökten dönüştürecek sistematik bir sürece girdiler. Singapur sadece yirmi otuz yıl içinde büyük bir yüksek eğitimli teknisyen havuzu oluşturdu; bu insanlar ülkelerinin elektronikte, kimyasal maddelerde ve biyomedikal malzemelerde, en önde gelen ihracatçılardan biri haline gelmesini mümkün kıldılar. Singapur 2006’da, bilgisayarlar için, tüm dünyanın silikon döküm-devre-plakası üretiminin yüzde 10’unu gerçekleştirdi.
Yew, ulusunun modernize edilmesi süreci boyunca birçok problemle karşılaşıldığını itiraf etti. Toplumsal bir düzeni sağlamak için, sokakta tükürmekten (kırbaç ile cezalandırılabilir) zehir tacirliğine (ölümle cezalandırılabilir) kadar her şeyi yasaklayan, acımasız kanunlar koymuşlardı. Önemli bir şeyin de farkına varmıştı. Mesleklerinin zirvesinde olan bilim insanlarının Singapur’u ziyaret etmek için istekli olduklarını, ama bunların sadece çok azının kalmaya devam ettiklerini görmüştü. Bunun nedenini daha sonra anlamıştı: Onları Singapur’da tutacak kültürel hoşluklar, imkanlar, tesisler ve yerler yoktu. Bu ona bir sonraki fikrini verdi: Kasıtlı olarak, modern bir ülkede bulunabilecek her şeyi (bale şirketleri, senfoni orkestraları, vb.) teşvik edecekler, ve böylece bu en iyi bilim insanları Singapur’a köklerini salacaklardı. Neredeyse bir gece içinde, elit bilim sınıfının Singapur’a demir atmalarını sağlamak amaçlı, yem niyetine, tüm ülke çapında kültürel organizasyonlar ve etkinlikler peyda olmuştu.
Yew, daha sonra, Singapur çocuklarının körü körüne öğretmenlerinin sözlerini tekrarladıklarını fark etmişti, basmakalıp bilgiyi zorlamıyorlar ve yeni fikirler geliştirmiyorlardı. Doğu’nun, başkalarını kopya etmekten başka bir şey yapmayan bilim insanı yetiştirdiği sürece, sonsuza kadar Batı’nın takipçisi olacağını fark etmişti. Bu nedenle eğitimde köklü bir değişime gitti: Yaratıcı öğrenciler ayrılacak ve kendi adımlarıyla hayallerini takip etmelerine izin verilecekti. Bill Gates ya da Steve Jobs gibi birinin Singapur’un boğucu eğitim sistemi tarafından daha fark edilmeden ezileceğini fark edince, öğretmenlerden bilimsel hayalleri ile ekonomiyi yeniden canlandırabilecek geleceğin dahilerini sistematik olarak belirlemelerini istemişti.
Singapur dersi herkes için değildir; bir avuç öngörülü kimsenin kontrollü ulus oluşturma pratiği yaptığı küçük bir şehir devletidir. Ve hiç kimse sokakta tükürdüğü için kırbaçlanmak istemez. Ama yine de, eğer sistematik olarak bilgi devriminin önüne sıçramak istiyorsanız, Singapur size ne yapabileceğinizi gösterir.
Kaynak : Geleceğin Fiziği - Michio Kaku