Şimdi yaratıcı ilke, gerçekliğin doğası ve kendi doğamız hakkında holotropik şuur hallerinde elde ettiğimiz içgörüleri özetleyebiliriz. Gördüğümüz gibi bu içgörüler, dünyadaki büyük manevi geleneklerin mesajlarını anımsatır ve katı maddi alemin (sıradan şuur durumunda deneyimlediğimiz üç boyutlu uzay, doğrusal zaman ve katı nedensellik) bağımsız bir varlığı olmadığını söylerler. Buna göre maddi alem, materyalist bilimin söylediği gibi tek gerçeklik olmayıp Mutlak Şuur’un görünümlerinden biridir.
Bu içgörülerin ışığında, gündelik yaşantımızda kendi bedenimizi de içeren maddi alem, yanlış algılama ve yanlış anlayışımızın karmaşık bir dokusudur. Kozmik yaratıcı ilkenin oyunsu ve kendine özgü ürünüdür. Sonsuz derecede karmaşık bir “sanal gerçeklik”, Mutlak Şuur ve Kozmik Boşluk tarafından yaratılan tanrısal bir oyundur. Birbirinden ayrı sayısız varlık ve elementi içeren evrenimiz aslında muazzam derecede büyük ve hayal edilemeyecek kadar karmaşık tek bir varlıktır.
Bu, holotropik şuur hallerinde keşfedebileceğimiz diğer tüm varoluş boyutları ve planları için de geçerlidir. Bireysel ruh, yaratılışın herhangi bir parçası ve kozmik yaratıcı ilkenin kendisi arasında aslında bir ayrım olmadığı için hepimiz özde yaratılışın tanrısal kaynağıyla biriz. Bu nedenle kolektif ve bireysel olarak hem bu kozmik oyundaki oyun yazarları hem de oyuncularız. Gerçek varlığımız, kozmik yaratıcı ilkeyle bir olduğu için, açlığımızı maddi dünyada peşinden koştuğumuz hiçbir şey gideremez. Tanrısal kaynakla mistik birlik dışındaki hiçbir deneyim en derin arzumuzu tatmin edemez.