Son birkaç bin yılda oldukça gelişmiş bir serebral korteks olan ve eski, içgüdüsel alt beyne üstün gelerek onu gölgeleyen Üst Beyin çağında yaşıyoruz. Bu kortekse sıklıkla yeni beyin denir, bununla birlikte bugün yaşayan pek çok canlıda olduğu gibi eski beyin insanlarda da milyonlarca yıl boyunca hakim oldu. Eski beyin fikirler ortaya koyamaz veya okuyamaz. Ancak hissetme ve her şeyden önce var olma gücüne sahiptir. Atalarımızın Doğa’nın her yanında mevcut olan gizemli bir varlığın yakınlığını hissetmesine neden olan şey eski beyindir.
Yaradılışın her bir zerresinde bulunan bu varlık sizin içinizi de kaplamaktadır. Siz, her ne kadar kendinizi muhtemelen tamamen farklı açılardan görseniz de, açılmayı bekleyen bir sırlar kitabısınız. Sıradan bir gün içerisinde; siz bir işçisiniz, bir baba veya annesiniz, alışveriş merkezlerini yeni bir ürün için tarayan bir tüketicisiniz, bir sonraki eğlenceyi sabırsızlıkla bekleyen izleyicilerden birisiniz.
Tek gerçeklik ruhtur, yaşamın yüzeyi de bizim gerçek olanı keşfetmemizi engelleyen bin maskeli sahte bir kıyafettir. Bin yıl önce böyle bir ifadeye kimse itiraz etmezdi. Ruh her yerde yaşamın gerçek kaynağı olarak kabul edilmişti. Bugün varoluşun gizemine yeni gözlerle bakmak zorundayız, çünkü bilim ve mantığın mağrur çocukları olarak, kendimizi bilgeliğin öksüzleri haline getirdik.