Message
Nakşibendi terbiye okulu, 791 (1389) yılında vefat eden Hace Muhammed Bahaeddin Nakşibend hazretlerinin temel usullerini belirlediği bir manevi terbiye sistemidir. Onun adına nisbet edilerek “Nakşibendilik” diye anılmaktadır.
Bu terbiye yolu ve usulü, Şah-ı Nakşibend hazretleri ile başlamış değildir. Kendisi bu yolun usul, adap ve feyzini önceki büyüklerden almıştır. Bu terbiye yolunun usul ve adabı, silsile yolu ile Hz.Ebu Bekir-i Sıddık’a (ra) ve ondan Resulullah Efendimiz’e (sav) ulaşmaktadır. Terbiyenin başında ve merkezinde alemlere rahmet olan Peygamber Efendimiz (sav) bulunmaktadır. Bu terbiye yolunun temel özelliği gizli zikir ve ilahi muhabbettir. Bu zikir ve terbiye yolu, tarih içinde gelen mürşidlerin ismiyle farklı adlarla anılmıştır.
Hz.Ebu Bekir-i Sıddık’tan (ra) sonra bu yola “Sıddıkıyye” ismi verildi. Bayezid-i Bistami’ye (ks) kadar bu isimle anıldı. Ondan sonra “Tayfuriyye” ismi verildi. Tayfur, Bayezid-i Bistami’nin adıdır. Hace Abdülhalik-ı Gucdüvani hazretlerine kadar bu isimle anıldı. Ondan sonra, “Haceganiyye” ismi verildi. Şah-ı Nakşibend hazretlerinden sonra “Nakşibendiyye” ismi verildi. Bu yol bu isimle İslam alemine yayıldı, meşhur oldu. Diğer kollardaki isimler zamanla unutuldu. Bu yol, Mevlana Halid-i Bağdadi’den sonra “Nakşibendi-Halidiyye” ismiyle de anılıp yayıldı. Bugün Anadolu’da yaygın olan kol “Halidiyye” koludur. Bu yol, günümüzde Şah-ı Nakşibend hazretlerine nisbet edilen meşhur ismiyle “Nakşibendilik” şeklinde anılmaktadır.
Nakşibend, “nakş” ile “bend” kelimelerinden oluşmuş bir terkiptir. Bir isim değil sıfattır; ancak isim gibi meşhur olmuştur.
Nakş, bir şeyi bir yere nakşetmek, nakış gibi işlemek, hiç çıkmayacak hale getirmek, mühür gibi kazımaktır.
Bend, Farsça bir isim olup, dilimizde hem isim hem sıfat olarak kullanılmaktadır. İsim olarak bağ, kelepçe, baraj, bent, kemer gibi manalara gelmektedir. Sıfat olarak sıkıca bağlı, iyice bağlayan, kuvvetlice bağlanmış anlamlarına gelir.
Kalbe Allah zikrini hiç çıkmayacak şekilde nakış gibi işledikleri ve ondan hiç kopmadıkları için, gizli zikir sahiplerine Nakşibendi denmiştir.
Tarikat yol ve usul manasındadır. Tarikat bir din ve mezhep değil, dini anlama ve yaşama şeklidir. İnsanı terbiye için kurulmuştur. Tarikatlar terbiye için tercih ettikleri usullere ve zikirlere göre farklı adlarla anılmışlardır. Tasavvufun kaynağı, Doğu’nun felsefesi, Batı’nın batıl dinleri değil, Kuran ve Sünnet’tir.
Bütün manevi terbiye yollarına kısaca “tasavvuf” denir.
Nakşibendi terbiyesi, Şah-ı Nakşibend hazretlerinin tercih ettiği gizli zikir usulü üzerine kurulmuştur. Bu usulü benimseyen büyük veliler tarafından geliştirilerek günümüze kadar gelmiştir. Bu usul ve edepler bizzat Kuran ayetlerinden, rahmet peygamberi Hz.Muhammed Efendimiz’in (sav) sünnetinden ve onun şerefli ashabının (ra) hallerinden alınmıştır. Bu terbiye sistemi, her şeyi ile Kuran ve Sünnet’e bağlıdır. Bütün terbiye sistemi ve içindeki edepler, dinimizin temel kaynaklarına dayanmaktadır. Bu edepler Kuran ve Sünnet’te ya açıkça belirtilmiş ya da işaret, delalet ve sükut yoluyla kabul edilmiştir. Yani bu yolda İslam’ın ruhuna uymayan hiçbir şey yoktur.
Fakihler nasıl fıkıh alanında içtihat yapma yetkisine sahipseler, kamil mürşidler de ahlak ve terbiye alanında içtihat etme, yeni usuller belirleme yetkisine sahiptir.
Bu terbiye sistemi yeni bir din değildir; dinin ahlak derslerini talim ve tatbik eden bir okuldur. Hedefi, insanı güzel ahlaka ve Allah rızasına ulaştırmaktır. Metodu, muhabbetle kalpleri yüce Allah’a bağlamaktır. Temel usulü gizli zikir, toplu zikir, muhabbet, sohbet, rabıta, teveccüh, tasarruf, hizmet ve edeple nefsin çirkin sıfatlarını ıslah etmektir.
Dinimizin bize öğrettiği amel ve edepler iki kısımda özetlenebilir:
Zahiri ve batıni edepleri koruyan kimse ihsan mertebesini elde eder. Bu mertebeyi elde eden kimse yüce Allah tarafından sevilir, O’nun huzurunda kabul görür. Kalbi ilahi sevgi, huşu, haya ve haşyet dolar.
Kaynak : Arifler Yolunun Edepleri - S.Muhammed Saki Haşimi