Message
Nefsin birçok mana ve sıfatı vardır. Nefis, “insanın zatı” anlamına gelir. Ayrıca ruh, hayat, can gibi manaları da vardır. Emir aleminden olup yeri iki kaşın arası olan ve diğer latifelerle birlikte üzerinde zikir çekilen manevi sıfata da “nefis” denmiştir. İnsanın ruhu olan manevi cevhere “nefs-i natıka” da denir.
İnsandaki bu nefis, varlık olarak bir tane olmakla birlikte sıfatları itibariyle birçok ismi vardır. Nefsin bu sıfatları ve isimleri şunlardır:
1. Nefs-i Emmare: Devamlı kötü işleri emreden nefis demektir. Bu nefsin sıfatı, hep kötü işleri istemektir. Kötü işleri güzel görür, kalbi devamlı o tarafa çeker. Ahiret derdi, ölüm düşüncesi, hesap korkusu, azap kaygısı yoktur. Sadece keyfini, şehvetini, rahatını düşünür. Buna ulaşmak için helal haram diye bir sınır tanımaz; her yolu kullanmak ister. Kuran’ı Kerim’de,
“Hiç şüphesiz nefis devamlı kötülüğü emreder. Rabbim’in acıyıp korudukları müstesna” (Yusuf 12/53) ayeti, bu sıfattaki nefsi tanıtmaktadır.
Kafirlerin, münafıkların ve devamlı günaha dalan kimselerin nefsi bu sıfattadır. Bunun tedavisi, samimi tövbe ve terbiyedir.
2. Nefs-i Levvame: Kendini kınayan, kötüleyen, azarlayan nefis demektir. Tövbe ve terbiye ile bir derece uyanan nefis, bu merhalede kendi işlediği kötülükleri önce zevk alıp yapsa da peşinden pişman olur, kendisini kınar, yapmamak için karar verir. Ancak günah önüne gelince, duramaz, yine içine düşer. Sonra pişman olur. İyilik ile kötülükler arasında bocalar durur. Eğer nefis, ilahi rahmet ve manevi bir feyiz ile desteklenirse, bu halden kurtulur. Kuran-ı Kerim’de,
“Kıyamet gününe ve devamlı kendini kınayan nefse yemin ederim ki...” (Kıyame 75/1-2) ayeti, bu sıfattaki nefse işaret etmektedir.
3. Nefs-i Mülhime: İlham, feyiz ve keşfe ulaşan ve hayırda kalbe yoldaş olan nefis demektir. Nefis tövbe ile günahların ağırlığından ve şehvet bağından kurtulup itaate yönelirse, ilham ve feyiz almaya kabiliyet kazanır. Artık haramdan kaçar, hayırlara koşar. İbadet ve zikirden lezzet alır. Kalbinde ilahi aşk ateşi parlamaya başlar. Bu nur ile iyi ve kötüyü seçer. Ancak şeytan kalbine girmeye yol arar. Peşini bırakmaz. Günah ile kandıramazsa, ibadetleri içinde kandırmaya çalışır. Kendini beğendirir, insanları küçük ve değersiz gösterir. İçine azaptan emniyet hissi verir, Hak’tan koparmaya uğraşır. Bu mertebedeki Hak yolcusuna kamil bir mürşid nezaret ve yardım ederse tehlikelerden kurtulur. Yoksa gizli yollarla tehlikeli hallere düşme ihtimali mevcuttur.
4. Nefs-i Mutmainne: Huzur bulmuş, sakin olmuş, rahatlamış, ıstırabı dinmiş, şek ve şüphesi gitmiş nefis demektir. Bu mertebe, yüce Allah’a dostluk yani velayet mertebesidir. Bu merhalede nefis, kalple birlikte bütün ilahi emirlere sevgi ile uyar. Şek ve şüphesi kalmaz. Istıraplardan kurtulur. Manevi tecellilere ulaşır; feyizlenir, tatlanır, artık her işte yüce Allah’ın rızasını hedefe alır. O’na teslim olur. İtaati süreklidir. Kuran-ı Kerim’de,
“Ey mutmain olmuş (Allah ile huzur ve sükuna ulaşmış) nefis! Sen O’ndan razı, O da senden razı olarak Rabb’ine dön. Gir (salih) kullarımın arasına; gir cennetime” (Fecr 89/27-30) ayetiyle anlatılan nefis, Allah Teala’nın aşkı ve zikri ile mutmain olmuş nefistir.
5. Nefs-i Radıye: Allah’tan razı olan, O’ndan gayri her şeyi gözünden silip atan ve sadece Rabb’ine nazar eden nefis demektir. Bu sıfata ulaşan nefis, kendi iradesini yüce Allah’ın iradesine teslim eder. O’nun için sever, O’nun için kızar; O’nun için yaşar. Acı tatlı her şeyde ilahi rızayı arar, edebi korur. Herkese rahmet olur, kimseye sıkıntı vermez. Bütün insanlara şefkat gözüyle bakar.
6. Nefs-i Mardiyye: Yüce Allah’ın kendisinden razı olduğu nefistir. Bu nefis sahibi öyle terbiye olmuştur ki, ne yapsa Allah rızasına uygun olur. Günahları unutur; ilahi aşk denizinde yüzer; her şeyi ile aleme rahmet olur. Ona keşif ve keramet olarak ne verilirse, o Allah rızasından başka bir şeye iltifat etmez. Bu makam büyük velilerin, ariflerin, kamil insanların makamıdır.
7. Nefs-i Kamile: Kamil, olgun, tertemiz, safi nefis demektir. Bu makamdaki nefis sahipleri, Allah Teala’nın en seçkin, en has kullarıdır. Onlar, ilahi aşkı ve edebi en üst düzeyde temsil eden kutub insanlardır. Onlar, Allah’ın yeryüzündeki delili ve gerçek peygamber varisidirler. Halkı irşad ile görevli olup bütün güzel ahlakları bünyelerinde toplamışlardır. Gavs, kutub diye anılan zatlar bu makamdadır.
Onlar yüce Hakk’ı sever; halk da onları sever. Onlar Allah’tan korkar; halk da onlardan korkar. Onlar yüce Allah’a hizmet eder; bütün alem de onlara hizmet eder. Onlar, yüce Allah’tan razıdır; kafir ve gafiller hariç, cümle alem de onlardan razıdır.
İşte tasavvuf terbiyesinin hedefi, bu kamil insanlar buluşup kamil insan olmaktır. Bu yola giren ve kamil insanı kendisine rehber eden herkes, derece derece nefsini terbiye edip yüce Allah’a yakın olur. Böylece insanlığın tadını tadar, ebedi saadeti bulur. Bunun için ne yapılsa, ne kadar emek verilse azdır.
Kaynak : Arifler Yolunun Edepleri - S.Muhammed Saki Haşimi