Bir Neyzen, İki Derya (Şems ve Mevlana Hazretleri) - Kudsi Erguner \ Mümin ve Müslüman Farkı
“Kitle dini” ifadesi Kuran-ı Kerim’de de vardır. Fütûhat-ı Mekkiye’den sonra bazı kimseler, “Artık biz de mümin olduk,” demeye başlamış. Bunun üzerine ayeti kerime iniyor ve, “’Biz mümin olduk,’ değil; ‘Biz Müslüman olduk. Selamete erdik,’ deyin,” ifadesi kullanılıyor. (Hucurat 49: 14)
Aksi halde şöyle de anlaşılabilir, “Sizinle savaşıyorduk. Siz bize galip geldiniz. Biz de, ‘Müslüman olduk,’ dedik ve sizden kurtulduk.”
Altını çizerek tekrar söylüyorum, kim mümin, kim müslüman, böyle bir ayrımı yapabilmek sadece Allah’a mahsus. Biz sadece böyle bir farkın olduğunu biliyoruz.
Kendimden biliyorum ki ne kadar, “Elhamdülillah,” desem de hamd hali başka bir şeydir. Her ne kadar rızkımın Allah’tan olduğunu bilsem de, yine de ara sıra hata edip, “Falan bana paramı vermedi,” veya, “Çalıştım da kazandım,” diye rızkı kendim kazanmışım gibi heveslere düşebiliyorum. Bunu bilmek bile bir irfan ama yaşamak kemal.
Beyazid-i Bistami Hazretleri, kendi içinden dua ediyor bir gün, “Yarabbi, senin tevhidinden hiç ayrılmadım. Sana hamd ederim ki bunu bana lütfettin.”
Allah’tan ona bir nida geliyor: “Beyazid, yalan söylüyorsun!”
“Nasıl yalan söylerim Yarabbi?”
“Miden ağrıdı da ağrısını sütten bildin ya!” diyor, Allahü Teala.
Biz tevhid halini ikrar ediyoruz ancak. Hepimiz, “La İlahe İllallah Muhammeden Resulullah,” diyoruz ama Allah yaşamayı nasip etsin.
Evliyaullah dediğimiz zatlar, bizim dilimizde, tespihimizde, zikrimizde olanı yaşayanlardır.
Kaynak : Bir Neyzen, İki Derya (Şems ve Mevlana Hazretleri) - Kudsi Erguner