Message
En-el Hak demiştir Hallac-ı Mansur. 900 lü yıllarda kuantum henüz keşfedilmemiş, bilimsel çalışmalar ortaya konmamış iken, neredeyse bir söz ile kuantum felsefesinin düşünce temellerini atmıştır.
Mananın özünü yıkmış, parçalamıştır. Sırları tek tek açmış, lif lif ayırmıştır. Ta ki, Einstein zamanına kadar mana kendini bulamamıştır. Ne zaman ki Einstein atomu parçalayacak formülü keşfetmiştir, işte o zaman bu iki parçalanma sonucu kuantum felsefesi ortaya çıkabilmiştir.
En-el Hak sözü, Hak olarak görünür olduğunun ifadesidir bir bakıma. Aslında iki manayı taşır. Önce ilk manası üzerinde yoğunlaşırsak; düşünce felsefesinin manasını içeren en önemli sözlerden biridir.
Kuantum dünyasında bir kopuş, bir ayrılış söz konusu değildir. Her şeyin özü atom ve atom partikülleridir, fakat görünürde çeşitlilik ve farklılıklar söz konusudur. Bu farklı ve çeşitli görüntüler atomun özelliğini bozmamaktadır.
Kuantum dünyasında ayrılmak, kopmak imkansızdır, bir atomu parçalarından ayırsanız dahi, atomun çekirdeğine yapılan bir müdahale, diğer parçalarının da aynı müdahaleye uğradığını ispatlamıştır. Bu da her parçanın bütünden ayrı olmadığını, kopmadığını, görünmez bağlarla en yüksek seviyede enerjilerle bağlı olduğunu ispatlamıştır.
Kuantum evreninde, kopuş ve ayrılış yoktur, ancak yolculuk vardır, uzaklık, mesafe sadece görüştedir, oysa bir galakside olan her şey o anda tüm kainatın her zerresinde hissedilir ve değişir. Değişkenlik her zerreye nüfuz eder. Zerre ne ise kül de odur. Yani zerre ile kül arasında görünen mesafe, farklılık ve çeşitlilik sadece anlayışlara uygunluk bakımındandır. Yoğunluk ve titreşim bakımındadır. Biz bilincimizin ve beynimizin bize titreşim boyutunda gösterdiği evreni görmekteyiz. Ayrı, kopmuş, güzel, çirkin, büyük, küçük, beyaz, siyah, aydınlık ve karanlık gibi sıfatlar taktığınız bir evren görmekteyiz. Aslında beynimizin titreşim frekansları daha farklı titreşseydi daha farklı şeyleri görüyor olurduk.
“Tek bir çiçeği bile koparamazsın. Bir yıldızı yerinden oynatmadan.” (Francis Thompson)
Herhangi bir taşı elimizden bıraktığımzda, yere düşerken, andromeda galaksisindeki küçük bir meteorit, bizim taşımıza bir çekim kuvveti uygulamaktadır.
Bu bizim kuantum evreninde yaşadığımızın en büyük kanıtıdır. Birbiriyle sonsuz saniyede haberleşen ve etkileşen atomlardan oluşmuş varlıklarız.
Bizden gayri bir şeyle temas ettiğimiz an, tüm evrenin ruhuna dokunuyoruz. Temas edilen her Nokta tüm evrenin ruhuyla bütün. Görebilen gözlerimiz olmadığı için bir taşı yere bırakıyoruz, işte o an tüm kainatın sonsuzluğundaki her zerre ile temas etmiş oluyoruz. “Beni gören, O'nu görür, O'nu gören ikimizi birden görür” demiştir Hallac-ı Mansur.
Bir insan öldürdüğünde, tüm insanlığı da öldürmüş olursun. Çünkü bir insan insanlık, insanlık ise bir insandır.
Bu sözden beri daha üstüne söylenmiş bir söz bulunmamıştır. Ben Hakkım demiştir ya da Hak Ben olarak göründü demiştir Mansur. Ancak ben kelimesi çok derin bir mevzudur. Ene kelimesi ben anlamında kullanılmış olsa da aslında ben ötesi bir kelimedir. Çünkü ego, ben, sadece bedensel manada kullanılan kişinin kendini tek başına yalnız ve dünya insanı gibi görmesi gibi mana taşır. Ancak Mansur'un “ene” kelimesi tasavvufi manada tamamen beden dışında olduğunun anlamını taşır. Yani ruhum, emanet ruhtan üflendi ve ona ulaşmayı diledim, kalben çağrıyı duydum ve ölmeden ona ulaştım manasını içeren derin bir durumdur. Ene kelimesi hidayet yolunda olan bir ruh için kullanılır. Eğer ene kelimesini ben olarak düşünürsek o zaman enaniyet boyutuna gireriz ki bu da şişik bir ego, Firavun, deccaliyet boyutuna getirir olayı. Yani tanrıyım bana tapının manasını taşır ki, Hallac-ı Mansur bunlardan çok daha üst boyutta bir hatırlama yaşamaktadır. Ve emanet olan ruhunun, ölmeden hidayete ermesi için yaptığı çağrıya gelen cevaptır. Ben Hakkım demesi, Hak benim demesi, Hak benim suretimde göründü ya da ben Hak suretinde göründüm manalarını taşır ki, çok derin bir mana içerir. Ehadiyet boyutunda edinilen idrakle, kalple yapılan bir gizli sözcüktür, yanlış anlaşılmıştır zamanında ve onun hak yolunda şehit edilmesine yol açmıştır.
Kaynak : En-El Hak (Hallac-ı Mansur) - Kevser Yeşiltaş