Message
Ahireti sermayen, dünyayı da onun kârı olarak kabul et! Zamanını öncelikle ahiretinin tahsiline; sonra kalan zamanının bir kısmını dünyan için maişet teminine harca! Dünyayı sermayen, ahireti kazancın olarak düşünme! Şayet böyle düşünürsen; dünyandan arta kalan zamanını ahiretin için harcar olursun. Böyle olunca, külçe halinde kıldığın namazlarda rükünler ve muhtelif vacibler sâkıt olur. Rüku ve secdelerdeki ve rükünler arasındaki sükunet bozulur. Veya; sana bitkinlik ve yorgunluk arız olur. Sonra da tamamıyla uykuya geçersin. Gecen boş, gündüzün faydasızdır. Hevana ve şeytanına uymak, ve böylece ahiretini dünyana satmak suretiyle; nefsinin kulu, onun bineği ve merkebi olursun. Sen, onu dizginlemekle; ıslah ve terbiye etmekle; selamet yoluna, yani ahiret tarafına yönelterek Mevlamız olan Azze ve Celle’ye itaat ettirmekle emrolunmamış mıydın? Oysa onu kabul ettin; zamanını ona teslim ettin; şehvet ve hazlarına, heva ve şeytanına muvafakat ederek ona tabi oldun. Bu sebepten dünya ve ahiretin hayırları senden kaçtı ve ikisinde de hüsrana uğradın. Dini ve dünyası zayi olan, böylece kıyamette iflas eden insanlara dahil oldun. Dünyanda sana ait olan şeylerin hiçbirinin yardımına vasıl olamadın.
Sen ahiret yoluna girip onu sermayen yapsaydın; hem dünyan, hem ahiretin kazancın olacaktı. Ve dünyandan olan nasibin mutluluk ve mürüvvet içinde sana ulaşacaktı. Sen korunmuş ve ikram edilmiş olacaktın. Nebi (sav)’in buyurduğu gibi:
“Allah ahirete niyet edene dünyayı da verir. Dünyaya niyet edene ise ahireti vermez.”
Nasıl böyle olmasın ki! Ahirete niyet, Allah Teala’ya itaattir. Çünkü niyet; ibadetlerin ruhu ve ta kendisidir.
Dünyadayken zühd ile Allah’a itaat edip ahiret yurdunu istersen, Allah Azze ve Celle’nin seçkin kullarından olursun, muhabbet ve taat ehlinden sayılırsın. Sonra ahireti de kazanmış olursun ki; o cennettir ve Allah Azze ve Celle’nin civarıdır. Dünya da sana hizmet eder. Ondan sana takdir olunan nasibin gelir seni bulur. Çünkü her şey onu yaratana ve mevlasına tabidir, O da; Allah Azze ve Celle’dir.
Dünya ile meşgul olup ahiretten yüz çevirsen Rabb sana öfkelenir. Ve ahiret elinden kaçar gider. Dünya da sana karşı koyar; Allah Azze ve Celle’nin sana olan öfkesinden dolayı nasibine ulaşmanı zorlaştırır ve seni yorar. Çünkü dünya O’nun kölesidir. O’na isyan edeni zelil kılar, itaat edene cömert davranır. İşte bu noktada Aleyhissalatu Vesselam’ın şu sözü tahakkuk eder:
“Dünya ve ahiret iki hanım gibidir. Birisi senden razı olursa diğeri gücenir.”
Allah Teala söyle buyurdu:
Dünyayı isteyeniniz de vardı; ahireti isteyeniniz de” (Al-i İmran; 152).
Onunla kastedilen ahiret oğullarıdır. Sen hangi oğullardan olmak isterdin? Bir düşün! Dünyadayken hangi taraftan olmayı isterdin? Ahirete doğru yöneldiğinde mahlukatı iki fırka halinde görürsün: Dünyayı talep eden grup ve ahireti talep edeni. Kıyamet gününde de iki fırka mevcuttur:
“Bir bölümü cennette, bir bölümü de çılgın alevli cehennemdedir” (Şura; 7).
Hesap süresi boyunca ayakta bekleyen fırka için buyruldu:
“Sizin sayageldiklerinize göre bin yıl tutan bir günde” (Secde; 5).
Ve beyan edildiği gibi, bir fırka da arşın gölgesindedir. Nitekim; Nebi Aleyhisselam buyurmuşlardır:
“Sizler kıyamet günü arşın gölgesinde bulunur, yiyeceklerin ve meyvelerin en güzeli ile kardan bile beyaz balla donatılmış sofralarda oturursunuz.”
Bir hadiste de –selam üzerlerine olsun- şöyle haber vermektedirler:
“Onlar cennetteki menzilelerine bakarlar, ta ki halkın hesabından kurtuluncaya kadar. O zaman insanoğlunun dünyadayken evine gidişi gibi menzilelerine giderler.”
‘Buna nasıl ulaştılar?’ diyorsan: Tabii ki dünyayı terk edip, ahireti ve onun mevlasını istemeyle iştigal ederek. ‘Peki; ya diğerlerinin hesap gününde türlü sıkıntı ve zilletlere duçar olmaları niyedir?’ diye soruyorsan: Bu da; sadece dünyayla iştigalleri, ona rağbet etmeleri, ahiretten uzaklaşmaları, O’nun emrine ilgisizlikleri, Kitab ve Sünnet’te zikredildiği gibi; “yarın ona döndürülecekleri” kıyamet gününü unutmaları sebebiyledir.
Sen nefsine rahmet ve şefkat nazarıyla bak! Nefsin için iki taraftan hayırlı olanı seç! Ve onu insanlardan ve cinlerden olan şeytanların kötü sözlerinden uzak tut! Kitab ve Sünnet’i ‘imam’ın kıl! Bu ikisine bak ve onlarla amel et! Onu kîl ü kâl ve hevesle değiş tokuş etme! Allah Teala buyurdu:
“Peygamber size ne verdiyse onu alın, size neyi yasakladıysa ondan da sakının. Allah’tan korkun” (Haşr; 7).
Kaynak : Fütuhu'l Gayb (Alemlerin Kapısı) - Abdülkadir Geylani