Fütuhu'l Gayb (Alemlerin Kapısı) - Abdülkadir Geylani \ Gerçek Fail
Amellerinle övünmek ve onları kendine hamledip karşılığını beklemek, hiç sana yakışıyor mu? Oysa onların tümü Allah Teala’nın yardımı, kuvveti, iradesi ve lütfuyladır. Şayet günahlardan kaçındıysan, bu; O’nun günahtan sakındırması, koruması ve himayesi sayesinde olmuştur.
Sen kim; buna şükretmek kim? Sana tevdi ettiği bu nimetleri itiraf etmeyecek misin? Bu ne ahmaklık ve cehalettir! Başkasının cesareti, cömertliği ve bağışı ile mi övünüyorsun? Düşmanını öldürürken dahi cesaretlendirilmeye muhtaçsın: Ancak bu şekilde öldürebilirsin! Böyle olmamış olsa sen onun yerine yıkılmış olacakken; Sadık, Kerim ve Emin olan sana karşılığını verme noktasında kefil olup arka çıkmadıkça malını dağıtamazken; verdiğin bir taneye bile kefil olacağını sana vaad ediyor ve sen buna tamah ediyorken; nasıl olur da sırf kendi fiilinmiş gibi övünürsün?
Yardım edene şükür ve övgüde bulunarak; sürekli olarak Allah’a hamd ederek; kötülük, günah ve kınamalar dışındaki bütün halleri O’na dayandırarak; halini güzelleştirir! Kötülükleri nefsine izafe etmelisin; zulmü ve kötü davranışları ona nispet etmeli, onu suçlamalısın. Bu daha doğru olur. Çünkü nefs bütün kötülüklerin sığınağıdır. Her türlü kötülüğü ve felaketi emreden odur. Senin ve –kesbin olmakla birlikte- fiillerinin yaratıcısı O Azze ve Celle’dir; sen kazanansın (kâsib), O da yaratandır. Allah Azze ve Celle’yi bilenlerden birinin dediği gibi: “Gelirsin; sen buna zorunlusun!”
Aleyhissalatü Vesselam’ın şu kavli şerifi de buna işaret eder:
“Çalışın! Birbirinize yaklaşın: Ve doğruluğa yöneltin! Her şey yaratıldığı üzere müyesser olacaktır.”
Kaynak : Fütuhu'l Gayb (Alemlerin Kapısı) - Abdülkadir Geylani