Message
O’nun fiillerinden biri, ikinci fiilinin sevgisi cihetine sarfedilmesine sebep olur. Bu bakımdan her durumda şükür O’nundur. Sen ise, şükredicilikle nitelendirilmişsin; yani şükrün kendisinden ibaret olan mananın merkezisin. Yoksa sen şükrü var edici değilsin. Nitekim sen arif ve alim olmakla vasıflandırılmışsın, fakat ilmin yaratanı ve mucidi olarak değil! Ancak onun merkezi olmak bakımından alimsin. Oysa o ilim, ezeli kudret vasıtasıyla sende mevcut olmuştur. Öyleyse senin kendini şükredici diye nitelendirmen, kendinin ‘şeyhliğini’ ispat etmendir. Oysa sen de şeysin; zira eşyanın yaratıcısı seni şey kılmıştır. Sen, sen olmak hasebiyle birşey değilsin; yani sen aslında hiçsin. Eşyayı eşya kılan zata bakmak açısından, sen bir şeysin; zira O, seni şey olarak kılmıştır. Eğer O, seni bir şey olarak kılmasaydı sen kesinlikle lâ şey (hiç) olurdun. Hz.Peygamber (sav) bu hakikate şöyle demek suretiyle işaret etmiştir:
- Amel ediniz! Zira herkes ne için yaratılmış ise o hususta muvaffak olur.
Hz.Peygamber (sav) bu sözü ‘Ey Allah’ın Rasulü! Madem daha önce herşey Allah Teala (cc) tarafından yaratılmış, bitmiştir, o halde amel etmek ne demektir? denildiği zaman söylemiştir.
Böylece anlaşıldı ki insan, ilahi kudretin mecrası ve fiillerinin merkezidir. Her ne kadar insanlar da Allah (cc)’ın fiillerinden iseler de durum böyledir. Fakat O’nun fiillerinden bazısı bazısının merkezidir. Hz.Peygamber’in (sav) ‘amel ediniz!’ sözü, her ne kadar Hz.Peygamber (sav)’in dilinden ise de Allah (cc)’ın fiillerinden bir fiildir. O, halkın ‘amelin faydalı olduğunu’ bilmelerinin sebebidir. Halkın ilmi ise, Allah (cc)’ın fiillerinden bir fiildir. İlim, ibadete teşvikin sebebidir. ‘Teşvik’ de Allah (cc)’ın fiillerindendir. Fakat Allah (cc)’ın fiillerinin bazısı bazısının sebebidir; yani birincisi ikincisinin şartıdır. Nitekim cismin yaratılışının arazın (renk gibi) yaratılışının sebebi olduğu gibi; zira araz, cisimden önce yaratılmaz. Hayatın yaratılışı ilmin yaratılışının şartıdır. İlmin yaratılışı, iradenin yaratılışının şartıdır. Şart olmasının manası şu demektir: Hayat fiilini sadece cevher kabul etmeye müsaittir. İlmin kabulüne ancak hayat sahibi müsaittir. İradenin kabulü için, ancak ilim sahibi müsaittir. Bu bakımdan fiillerinin bazısı, bazısının mucidi anlamında değil, bu mana ile bazısı bazısının sebebi olur. Bazısı, diğerinin var olmasının şartını hazırlar. Bu tahakkuk ettiği zaman insan, bizim daha önce zikrettiğimiz ‘Tevhid’ derecesine yükselir.
Soru: Neden Allah Teala (cc), ‘Amel ediniz. Aksi takdirde siz isyandan ötürü cezalandırılacaksınız’ buyurdu. Oysa bizim elimizde hiçbir şey yok, hepsi Allah (cc)’a aittir. Bu durumda biz nasıl kınanırız?
Cevap: Bu sözün Allah (cc)’tan sadır olması, bizde bir itikadın var olmasının sebebidir. İtikad da korku ve heyecanın sebebidir. Korku ve heyecan, şehvetlerin terkinin ve aldanış yuvasından uzaklaşmanın sebebidir. Bu da Allah (cc)’ın komşuluğuna varmanın sebebidir. Allah (cc), sebeplerin yaratıcısı ve düzenleyicisidir. Bu bakımdan kime ezelde saadet yazılmış ise, ona bu sebepler kolaylaştırılır ki bu sebepler onu cennete götürsün! Bunun benzeri ‘Herkes ne için yaratılmış ise ona muvaffak olur, o onun için kolaylaştırılır cümlesiyle tabir edilir. Kime Allah (cc) tarafından hüsna (cennet) yazılmamış ise, o, Allah (cc)’ın kelamını, Hz.Peygamber (sav)’in ve alimlerin sözlerini dinlemekten uzaklaşır.
Dinlemediği zaman bilmez, bilmediği takdirde korkmaz. Korkmadığı takdirde dünyaya meyletmeyi terketmez. Dünyaya meyletmeyi terketmedikçe şeytanın hizbi içerisinde kalır. Muhakkak cehennem, onların hepsinin varış yeridir. Sen bunu bildiğin zaman, zincirlerle cennete doğru çekilen bir kavmin durumuna hayret edersin. Hiçbir kimse yoktur ki sebeplerin zincirleriyle cennete çekilmemiş olsun.. O da ilim ve korkunun ona musallat kılınmasıdır. Hiçbir mahrum yoktur ki zincirlerle cehenneme doğru çekilmemiş olsun. O da gafletin, azaptan emin olmanın ve aldanmanın kendisine musallat kılınmasıdır. O halde muttakîler cebren cennete doğru sevkolunurlar. Mücrimler de kahren cehenneme doğru çekilirler. Kahredici, ancak bir ve kahhâr olan Allah'tır. Melik ve cebbar olan Allah'tan başka âdil de yoktur. Ne zaman gafillerin gözlerinden perde kaldırılırsa, işin böyle olduğunu görürler. O zaman dellâlın çağırmasını duyarlar:
Kimindir mülk bugün? Kahhâr (her şeye galip olan) ve tek Allah'ın. (Mü'min, Gafir/16)
Oysa mülk sadece o gün değil, her zaman Kahhâr ve bir olan Allah'ın mülkü idi. Fakat gafiller, ancak o gün bu çağrıyı duyarlar. O çağrı, gafiller için yenilenen hallerin keşfinden haber vermektir. Ama o gün keşfin bir fayda sağlamadığı bir gündür. Cehalet ve körlükten, halîm ve kerîm olan Allah'a sığınırız. Çünkü helâk sebeplerinin kökü cehalet ve körlüktür.
Kaynak : İhya-u Ulumiddin - İmam Gazali