Message
Hz. Peygamber secdesinde şöyle demiştir:
Senin ikabından affına sığınıyorum. Senin öfkenden rızana sığınıyorum. Senden sana sığınıyorum. Ben, senin kendi nefsini övdüğün gibi, seni övemem.
Bu bakımdan Hz. Peygamber'in 'Senin ikabından affına sığınıyorum' sözü, sadece Allah'ın fiilini görmekten gelen bir sözdür. Sanki Hz. Peygamber, Allah'tan ve Allah'ın fiillerinden başkasını görmüyordu. Bu bakımdan O'nun fiiliyle O'nun fiiline sığındı. Sonra yaklaştı, fiillerin görülmesinden fâni oldu. Fiillerin kaynakları olan sıfatlara yükseldi ve şöyle dedi: 'Senin öfkenden senin rızana sığınıyorum'.
Bunlar iki sıfattır. Sonra tevhid hususunda bunun da eksik olduğunu gördü ve yaklaştı. Sıfatları görme makamından zatı görme makamına çıktı ve şöyle dedi: 'Senden sana sığınıyorum!'
Bu, fiil ve sıfatını görmeksizin, Allah'tan Allah'a kaçmak demektir. Ancak Hz. Peygamber nefsini, Allah'tan Allah'a kaçtığı, Allah'a sığındığı ve Allah'ı övdüğü halde gördü. Bu bakımdan nefsinin müşahedesinden fâni oldu; zira bunu eksiklik gördü, yaklaştı ve şöyle dedi: 'Senin kendi nefsini övdüğün gibi seni övmeye gücüm yetmez.
Bu nedenle Hz. Peygamber'in 'gücüm yetmez' sözü, nefsinin fâni olduğunu haber vermek, nefsinin müşahedesinden çıkmak demektir.
'Senin kendi nefsini övdüğün gibi...' sözüne gelince, Allah'ın öven ve övülen olduğunu, herşeyin Allah'tan başladığı ve ona döndüğünü ve Allah'ın zatı hariç, her şeyin helâk olacağını bildirmektedir. Bu bakımdan Hz. Peygamber'in makamlarının ilki, muvahhidlerin makamlarının en sonuncusudur. O, Allah'tan ve Allah'ın fiillerinden başkasını görmez. Bu bakımdan bir fiilden diğer bir fiile sığınıyor. Öyleyse sen Hz. Peygamber'in nihayetinin nereye vardığını dikkatle izle! Zira o, hak olan Bir'e vardı. Öyle ki onun nazarında Hak olan Zat'tan başkası kalmadı.
Hz. Peygamber, bir rütbeden başka bir rütbeye terakki ettiğinden birinci rütbeyi ikinciye nisbeten uzak görürdü. Bunun için birinci rütbeden ötürü Allah'tan af talep ederdi. İlk makamında kusur, sülûkünde eksiklik görürdü.
Hz. Peygamber'in şu hadîsiyle bu duruma işaret vardır:
Muhakkak kalbimin üzerine (manevî) bir pas çöker. Öyle ki günde yetmiş defa Allah'tan af talebinde bulunurum.
Böyle yapması, bazısı bazısından üstün yetmiş makama terâkki etmesinden ileri gelmiştir. Bu makamların ilki her halkın vardığı (varabilecekleri) makamların en yükseğinden daha yüksektir. Fakat sonuncusuna nisbeten eksiktir. İşte Hz. Peygamberin istiğfarı bunun içindi.
Hz. Aişe (r.a) 'Allah senin geçmiş ve gelecek günahını affetmemiş midir? O halde secde halinde bu ağlamak ve şiddetle ızdırap neden?' diye sorunca cevap olarak şöyle buyurmuştur: 'Ben şükreden bir kul olmayayım mı?' Yani 'Ben yüksek makamların talibi olmayayım mı?' Çünkü şükür fazlalaşmanın sebebidir.
Kaynak : İhya-u Ulumiddin - İmam Gazali