Message
Dedim ki;
“Zahiri amelleriyle aldanmış kişi bu aldanmışlığını ve aldanmışlığının ölçüsünü, dünya hayatındaki süluk sırasında nasıl bilecek?”
Dedi ki;
“Söz konusu abid ve nasik kişi nefsine dönüp, zühd ve ibadet içinde geçirdiği günlerini göz önüne getirir. Acaba, bütün organlarını Allah’ın nehyettiği şeylerden alıkoyduğu ve farz kıldığı şeyleri yerine getirdiği bir günü olmuş mudur? Bunu yaparsa eminim her organı itiraz eder. Acaba sabahtan akşama dilini tuttuğu, dolayısıyla Allah’ın hoşuna gitmeyen bir söz söylemediği, Allah tarafından söylenmesi gerekli kılınan sözü ihmal etmediği bir günü olmuş mudur? Bırak cehalet döneminde, korkarım seyirdeki dönemde bile, böyle bir gün bulamaz. Bu durum, göz, kulak, ayak vs. bütün organlar için söz konusudur.
Salik, süluk döneminde zahiri organlarını, Allah’ın yasaklarından koruduğu böyle bir gün bulsa bile; nefsine dönüp şunu araştırsın: Zahiri organlarını korumakla birlikte, acaba o dönemde kalbinin, Allah’ın muttali olmasını istemediği duygular barındırmadığı bir gün geçirmiş midir? Aklının arzularına bekçilik yaptığı, Allah’ın hoşuna gitmeyen riya gibi duygulardan hiçbirinin kalbine gelmediği, arzu ve hevesinin veya diğer iç düşmanlarının bütün dürtülerinden emin olduğu, böylece ihlasla geçirdiği ve gafletle değil, şuurlu bir şekilde kalbini gözettiği bir gün...! Korkarım böyle bir gün bulamayacaktır. Korkarım, saydığımız ve Allah’ın hoşuna gitmeyen hususlardan korunmuş bir gün bulsa bile, ucub, kibir, hased, düşmanın başına gelene sevinme, su-i zan ve benzeri duygulardan arınmış bir gün bulamaz! Çünkü, günümüz abidlerinin bütünü aldanmışlardır. Kendimizi, dünyayı terk eden nasiklerden sayıyoruz ama belki de Allah katında günahkar fasıklarız. Böyle olmadığımızı garanti edemeyiz. Zira üzerimizden bir gün geçmez ki, daha önce işlediğimiz günahlara, kibir, hased, su-i zan, ucub, düşmanın başına gelene sevinme, riya vb. gerek eylemlerimiz, gerekse vicdanımızla işlediğimiz ve daha önce olmayan yeni bir günah işlemiş olmayalım. Her gün eylemlerimiz ve kalbimizle, eski günahlarımıza eklediğimiz yeni günahlar işlemekteyiz.
Öyle ise, şu iki durumdan birinde bulunmaktayız: Ya Allah katında affedilen ve günahlarından geçilenlerdeniz. Zira her gün, gece ve gündüz yenilendiği gibi, yeni günahlar işlemekteyiz. Bu iş, hesap günü Allah’ın huzurunda, birçok soru ve anlatılamaz meşakkatlerle geçen “makam”da durma süresince devam eder. Ya da düşmanlık edilen ve gazaplananlardanız. Dolayısıyla her gün azabımızı artırıp katlayan ve bizi zillet ve aşağılık bir mertebeye sürükleyen yeni günahlar işlemekteyiz. Günahlarımızın her biri ya sorgumuzu veya azabımızı arttırır. Çünkü buluğ çağına erdiğimizde işlediğimiz ilk günahla azaba müstahak olmuşuz.
Kaynak : Kalb Hayatı (el-Muhasibi) er-Riaye li Hukukillah - Prof.Dr. Abdülhakim Yüce