Message
Dedim ki,
“Allah’ı ve zikirlerini gözetmeyi, Allah hakkına uymayı ve onu isteme yolunu, vaciplerden evla ve daha faziletli olanı anlattın. Bunlara uymam durumunda, benim için hangi şeyden endişe ediyorsun?”
Dedi ki,
“Ahirette yaptıklarının sevabını alıp götürecek ve tadını bozacak şeylerle bunları ifsat etmenden endişeliyim.”
Dedim ki,
“Öyle ise bu daha büyük bir felakettir. Gayret edeceğim, sonra da yaptıklarım iptal olup gidecek! Bu nasıl şeydir?”
Dedi ki,
“Allah hakkına uyan muttaki insanın durumu zamanla değişerek neticede halka görünür. Daha önce malayani ve caiz olmayan konuşmalara dalıyorken kendisinde suskunluk görünür. Allah’a isyan edenlerden bir kaçış görünür. Kendilerinden manevi yönden iyilik göreceği kişilerle oturup kalkar. Allah’ın sevdiği ve onu Allah’a yaklaştıracak konuşmalar yapar. Organlarında bir sükunet, gönlünde korku hasıl olur; vakar ve sakinliği onu yüceltir. Güzel ameller yapar. İşte o zaman nefsi, kullara gösteriş için ortaya çıkan bu durumların onu yüceltmeye, övmeye ve faziletli bir kişi olarak görünmeye engel olmadığını anlar. Ayrıca nefis gizlediği durumları açığa vurduğunda da yine övüleceğini ve faziletli görüleceğini düşünür. O zaman nefis gizli ve açık yaptığı her ibadetten ötürü övülüp yüceltilmek ve dünyada büyük görünmek için dinle süslenip rahata kavuşmak ister.
Nefis mücadele edince kul, onu kendi arzu ve istekleri için mücadele ettiğini anlar. Ama bunlar açık olan istekler değiller. Yeme, içme, giyinme, evlenme gibi eylemlerle elde edilecek arzular cinsinden değiller. Bu, alenen yapılan iyiliklerin içinde gizli olan bir arzudur. Nefislerde gizlidir. Helal ve faziletli şeylerden ayrı ve açık değildir. Hiç bir iyiliğin bulaşmadığı kötülüklerden açık bir kötülük de değildir. Ancak gizli ve iyiliklerin içine sirayet edip birleşen bir arzudur.
Yapan, zahiren iyilik yapmakta, Allah’a itaat ediyor görünmektedir. Oysa nefis, arzusunu gizlemiştir. Açıkta görünen ibadetle süslenmek ve kulların nazarında ibadet yapıyor görünmek için, yapmacık yollara başvurmaktadır. Allah’a yaklaştıran türden bir ibadet olduğu için de kul nefsini tenkid edip ondan kurtulamıyor da... Çünkü nefis asıl gayesini gizlemiştir. Bunu ancak, nefsin gaye ve mahiyetini bildirecek bir ilimle yapmak mümkündür. Kul ilimle aydınlanmazsa, bu duygu gizli ve örtülü kalmaya devam eder.
Vehb b.Münebbin şöyle diyor, “arzuların gizliliği, odunun içindeki yanıcı maddenin gizliliğine benzer. Dürtersen açığa çıkar, bırakırsan gizli kalır. Riyanın en açığı yalandır. En gizlisi ise entrika ve hiledir.” Yani riya gafil olana gizli kalır. İlim ve marifetle gözetlenince açığa çıkar.
Kaynak : Kalb Hayatı (el-Muhasibi) er-Riaye li Hukukillah - Prof.Dr. Abdülhakim Yüce