Message
Telefonların donanımsal özelliklerine baktığımızda işlemci (beyin-akıl), hafıza kartı (beyin-veritabanı), ram (beyin-ön bellek) gibi parçalardan oluştuğunu görürüz. Bu parçalar ve kasa tamamen bilincin ve melekelerin dış dünya ile bağlantısına yardımcı olmaktadırlar. Bir de bunlara ek olarak input yani veri girişi yapılan beş duyu organları (alıcıları) bulunur. Şebeke verisini (sinyallerini) alan alıcıyı kulağımıza, kamerayı gözümüze, dokunmatiği tenimize benzetebiliriz. Bir de teknolojik olarak daha telefonlarda icat edilmemiş olan, şu an için sadece insanlarda bulunan tat alma ve koklama duyularına sahibiz.
Telefonlara bu input organlar tarafından gelen veri, devreler (sinir sistemi) vasıtasıyla işlemciye (beyne) iletilir. Bu veriler görüntü, ses, dokunma gibi bilgilerden oluşabilir. Bunların tamamı telefona göre dış dünyaya ait veriler olup, gelen veri işlemci yani beyinde işlenerek telefonun (insanın) anlayacağı hale çevrilir. Bu çevirme işlemi gelen verinin veritabanında önceden bulunan bilgi ile değerlendirilip, işlenmesidir. Yani bir ses dalgası belli bir frekansta alıcıya gelir, beyne iletilir, işlenir ve veritabanında önceden bulunan bilgiye göre ses olarak açığa çıkar. Görmek, dokunmak gibi diğer organlardan gelen bilgiler de benzer şekilde işlenerek anlaşılır hale çevrilir.
Aslında her şey beyinde biter. Dış dünya dediğimiz evren tamamen bir dalga okyanusudur. Buna telefonlar ve bedenlerimiz de dahil. Biz evrenin içinde değil, evren bizim beynimizin içindedir.
Bir de bu organları, sistemsel modülleri ve bilinci besleyen batarya (enerji sistemi) vardır. Bu enerji sistemi yaşamımızın hayat kaynağıdır. Telefondan bataryayı çıkardığınızda nasıl ki telefon kapanırsa, insanın da hayat kaynağı olan vücudunda dolaşan enerji kesildiğinde hayatı durur. Buna ölüm, yani ahiret hayatına geçiş denir. İnsanın vücudunda dolaşan bu enerjinin kaynağı da diğer yapılarında olduğu gibi Öz'den gelir. (Peygamber efendimiz tarafından “ölüm halinde insan, ayaklarından başına doğru vücudunun içinde sanki çalı süpürgesini çekiyorlarmış gibi hisseder” dediği şey belki de bu enerjinin vücudu terkedişidir.)
Burada bilinmesi gereken en önemli konu; enerji sisteminin organları ve melekeleri desteklediği, enerjinin kesilmesi ile gerçekleşen ölüm sonrasında organ ve melekelerin durduğu, bu dünyada kaldığı, bilincin ise boyut değiştirerek varlığına kesintisiz olarak devam ettiğidir.
Toparlamak gerekirse insan denen varlığı oluşturan yapılar olarak şimdiye kadar öğrendiklerimiz şunlardır;
İşte bunlardan ilki olan “Bilinç” her boyutta varlığını devam ettiriyor. Melekeler, organlar ve beden ölüm ile bu dünya boyutunda kalıyor. Geçilen diğer boyutlarda bilinç, yaşamına o boyuta uygun bedenlerle devam ediyor.
Dünya hayatındaki kazanımlarımız; bilgi, sevap, günah gibi yükler beynimiz aracılığıyla dalga bedenimize (ruhumuza) yüklenmektedir. Nasıl şu an içinde bulunduğumuz ve bize ait olmayan, bu dünyada kullanmamız için bize emanet olarak verilen beden (avatar) varsa, geçeceğimiz ahiret boyutunun avatarı da bu dalga beden olacaktır.
“La ilahe illa Allah” tevhidin mertebeleri vardır. Kişi vardır heykelleri (putları) ilah edinir, kişi vardır işini ilah edinir, kişi vardır eşini ilah edinir, kişi vardır çocuklarını ilah edinir, kişi vardır sahip olduğu malları ilah edinir, kişi vardır egolarını ilah edinir, kişi vardır başarılarını ilah edinir, kişi vardır bedenini ilah edinir. Oysa tüm bu saydıklarımız geride kalacak, bize ait olmayan, “Gelişim Programı”nın birer parçaları ve yardımcılarıdır. Bize kalacak bir bilinç. O bile sadece bir algı. Yaratan ve yarattıkları aracılığıyla yaşayan, var olan tek bir varlık var. İşte tevhidin (birlemenin) gerçek manası budur. İyi anlaşılabile.
Barış Muçe
17.10.2015