Message
Android sistemin ilk üretimi olan Hz.Adem Kuran’da da belirtildiği gibi “Ahseni Takvîm” olarak yaratılmış, sonrasında ise “Esfele Sâfilîn”e indirilmişti.
"Biz, gerçekten insanı en güzel bir biçimde (surette) yarattık. Sonra onu, aşağıların aşağısına döndürdük." (95.Tin Suresi 4-5.Ayetler)
Yani ilk üretim insan olan Hz.Adem, “İhtiras, heves, tutku, hırs, öfke, korku,...” gibi bizim dünya boyutumuzun yüklerinden yoksundu. Belli bir yaşından sonra bu yüklerden arındırılmış, Hz.Adem'den daha gelişmiş bir versiyon olan "Hz.Muhammed Tasarımı" da aslında daha o zamanlarda Ümmü'l-Kitap (Kitapların Anası, Ana Kitap) ya da Levh-i Mahfuz’da yazılıydı, yani belliydi. Hz.Adem bunu cennetin duvarlarında “Muhammed” ismini gördüm diye de belirtmişti.
Hz.Adem’in “Ahseni Takvîm” (en güzel biçimde) olmasının sebebi dünya boyutuna ait yüklerden uzak olmasından kaynaklıydı. Yani bilinç olarak cennet boyutunda yaşıyordu. Mevlana’nın dediği gibi “Beden kafesinde mahpusum, ölünce kurtulacağım” şeklinde bir hapis hayatı yoktu. Programına sızmaya çalışan virüs yani şeytan ise ona bedenselliğini yaşatıp sahip olduğu üstünlükten (güçlerinden) onu mahrum etmeye çalışıyordu.
Şeytan android sisteminden daha farklı bir sistemle üretilmiş cin sınıfından bir yazılım ve kendi yazılımının Hz.Adem’den üstün olduğu iddiasında olan bir birimdi. Hz.Adem’in sahip olduğu özelliklerden haberi olmadığından üstünlüğünü kabul etmemiş (secde etmemiş diye tabir edilir), yaratıcıya isyan etmiş ve kovularak Kaynak’tan (Öz’den) uzak yaşamaya mahkum edilmiştir.
Yine bir başka sistem ile yazılmış olan melek topluluğu ise kendilerinde ne insan ne de cin sınıfında bulunan zararlı yüklerden tamamen yoksun olduklarından, %100 saf olarak Kaynağın kendilerine yüklenmiş özelliklerini yansıtıp, yaşadıklarından Hz.Adem’in üstünlüğünü (Hz.Adem’in program yazılımının, kendi yazılımlarından üstün olduğunu) kabul etmişler (secde etmişler) dir.
Hz.Adem sahip olduğu güçlerle cennet boyutunda yaşarken, şeytanın kendisine vehmettiği vesveselere kapılıp bedenselliği yaşamaya heves etmişti. Eşi olan Hz.Havva ile yaşadığı cinsel deneyim sonucunda da “Esfele Sâfilîn”e yani bilinci algı olarak “aşağıların aşağısına” düştü. Cennetten kovulup dünyaya gönderilme aslında; sahip olduğu Kaynak’tan (Öz’den) gelen güçlerini kaybedip, daha doğrusu üzerine yüklenen ek yükler ile (İhtiras, heves, tutku, hırs, öfke, korku,...) kullanamaz hale gelip, bilinç olarak, algısal olarak dünya boyutuna (beden kafesine – kaydına) indirgenmesiydi.
Bizlerin şu an dünyada kurtulmaya, arınmaya çalıştığımız nefsani yükler ve bedensel kayıt Hz.Adem’e cennet boyutu algısından sonra hapis hayatı yaşatmaya başlamıştı.
"Her ikisi, "Rabbimiz! Kendimize yazık ettik; bizi bağışlamaz ve bize merhamet etmezsen biz kaybedenlerden oluruz" dediler." (7.Araf Suresi 23.Ayet)
Bizler dünyaya bu yüklerle geliyoruz yada en azından beden kaydı ile geliyoruz, büyüdükçe bu yükler üzerimize biniyor. Cennet boyutunun algısından bihaberiz. Sadece bize anlatılmaya çalışıldığı kadarı ile beşer aklımızla hayal ediyoruz. Bize cennet boyutu hakkında verilen tasvirler, örnekler bu dünya hayatına göre. Cennet boyutunu yaşamadığımız için algılarımız bu konuda yetersiz. Hz.Adem ise bunu yaşamıştı ve biliyordu. O yüzden dünya boyutuna indirgendikten sonra uzun süre pişmanlığı sürdü. En sonunda Allah tarafından affedildi, kendisine peygamberlik verildi, nesli çoğaldı, dünyaya yayıldı.
Ademoğlunun yolculuğu böyle başladı. Şimdi bazıları diyor ki; “O zaman bizim ne suçumuz var? Hz.Adem’in günahının cezasını biz niye çekiyoruz?”
Bu yazının başında da belirttiğim gibi aslında her şey baştan “Ana Kitap”ta yazılmıştı. En baştan şeytanın Hz.Adem’e secde etmiyeceği, Hz.Adem’in yasak ağaç diye tabir edilen bedensellik hevasına kapılıp cinsel arzularına yenik düşmesi ve bunun sonucunda dünya boyutuna indirgenmesi belliydi. Her şey bir neden-sonuç ilişkisine göre yaşanmaktaydı ve en baştan Hz.Muhammed’in son peygamber olarak geleceği ve gelmesine neden olacak olaylar da “Ana Kitap”ta yazılıydı.
Kabul edip, kabul etmemek size kalmış. Ama Kaynak birimlerde farklı farklı özellikleri ile açığa çıkarak kendinde kendini yaşamak istiyor. Bizler ise algıladıklarımızla kendimize “Ben”lik biçtikçe Kaynak’tan uzaklaşıyor “Nefzimize zulmediyoruz!”
Siz siz olun bir an önce üzerinizdeki fazla yüklerden kurtulmaya bakın. Çünkü dönüşünüz ancak O’nadır.
Barış Muçe
14.10.2015
Her şeyin önceden yazılmış olduğu kitap olarak tabir edilen Ümmü'l-Kitap (Ana Kitap - Levh-i Mahfuz) hakkındaki ayetler;
"Doğrusu sana vahyedilen bu Kitap, Levhi Mahfuz'da bulunan şanlı bir Kuran'dır." (85.Büruc Suresi 22.Ayet)
"Gaybın anahtarları O'nun katındadır, onları ancak O bilir. Karada ve denizde olanı bilir. Düşen yaprağı, yerin karanlıklarında olan taneyi, yaşı kuruyu ki apaçık Kitap'tadır ancak O bilir." (6.Enam Suresi 59.Ayet)
"Yeryüzüne ve sizin başınıza gelen herhangi bir musibet yoktur ki biz onu yaratmadan önce o, Kitap'da bulunmasın. Doğrusu bu Allah'a kolaydır." (57.Hadıd Suresi 22.Ayet)
"Şüphesiz ölüleri dirilten, işlediklerini ve eserlerini yazan Biziz; herşeyi, apaçık bir kitabda saymışızdır." (36.Yasin Suresi 12.Ayet)
"Gökte ve yerde gizli hiçbir şey yoktur ki apaçık bir kitapta olmasın." (27.Neml Suresi 75.Ayet)