Message
“Bugün yaşadığımız hiç birşey yoktur ki Allah katında önceden yazılmış olmasın.”
“İnsanlar yaptıklarının (amellerinin) sonucunu ahirette yaşayacaklardır.”
Bakıldığı zaman bu iki söz arasında bir çelişki var gibi gelmektedir. Birinde insanların daha doğmadan kaderlerinin (hayatlarının) belli olduğundan, diğerinde ise insanın iradesi sonucu yapacaklarının (vereceği kararlar doğrultusunda) sonucunu yaşayacağından bahsediyor.
Hasta bir insan düşünün; bu hastalığının geçmesi için belli bir çalışma yapması gerekiyor, örneğin egzersiz gibi ki sağlığına kavuşsun. Bu hasta kişi bu benim kaderim, bu hastalıkla yaşamak bana Allah’ın takdiridir deyip hiç bir şey yapmadan ağrılarla hayatına devam edebilir. Ya da hastalığın tedavisi için gerekli çalışmaları yapar (vesile olur) ve sonucunda sağlığına kavuşmuş olur.
Burada en önemli etken kişinin psikolojik durumu, olaya bakış açısıdır. İlmi yönden kendini geliştirmiş, sağlıklı düşünen, Allah’a tevekkülü, ihlas’ı tam bir müslümanın böyle bir durumda yapması gereken ilk iş Allah’a dua etmektir. Hastalığı konusunda gerekli araştırmaları yapıp, uzman kişilere de başvurduktan sonra öğrendiklerini tatbik etmelidir.
Bu çalışmaların sonucunda kişide oluşacak pozitif duygular ve yapacağı egzersizlerin ona fayda sağlayacağı inancının kişide oluşması sonucunda hastalığından kurtulabilir.
Böyle bir olay yaşayan kişide hastalanması kaderidir. Hastalığını yeneceği ve iyileşeceği kaderidir. Ama kişinin hastalığı için Allah’a dua etmesi, yalnızca ona güvenmesi kişinin kendi iradesi sonucu onda (zahirde yada yeryüzünde) açığa çıkandır. Aynı zamanda gideceği doktor veya kullanacağı ilaç ta birer vesiledir. “Oku atan sen değildin. Allahtı!” ayetindeki gibi.
Her halükarda kişi yaptıklarının veya yapmadıklarının sonucunu yaşar. Ama aynı zaman da yazılanı yaşar.
Bu tamamen olaya hangi gözle baktığınıza göre değişir. Bu dünya gözüyle düşünüp baktığınızda kişi yaptığı dua, gittiği doktor, kullandığı ilaç, yaptığı egzersizler sonucu iyileşmiştir. Öte taraftan tüm bunların birer vesile olduğunu düşünen dünya perdesini kaldırmış biri ise “Oku atan ben değildim. Allahtı!” der.
Hz.Muhammed (SAV) efendimize sormuşlar; “Biz yazılmış olan bir hayatı mı yaşamaktayız?”. Efendimiz; “Evet. Allah indinde herşey yazılmış ve bitmiştir. Cennet ve cehennemlikler bellidir.” şeklinde cevap vermiş. “Peki demişler, öyleyse niçin amel etmekteyiz? Madem ki herşey belli?”. Efendimiz; “Herkes kendisine kolaylaştırılmış olanı yaşar.” demiş.
Efendimizin bu sözlerinden de şu sonucu çıkarabiliriz; 'Hastalanacağımız' kaderimizdir, 'iyileşip/iyileşmiyeceğimiz' kaderimizdir, doğru tedavi için alacağımız kararlar ve yapacaklarımız FITRATIMIZdır!
Öyleyse Allah’a şükretmeliyiz. Bize verdiği nimetler için. Bizi Hz.Muhammed (SAV)’ e ümmet eylediği için. Bizim böyle Müslüman bir toplumda doğmamızı sağladığı için. Bizi doğru yola sevkettiği için. Bize ilminden bahşettiği için... Bu saydıklarımın hiç biri bize sorularak verilmedi yada bunları çalışarak kazanmadık.
Vesileler, sebepler aleminde yaşıyoruz. Allah(c.c) Kuran-ı Kerim’de insanoğlundan yeryüzündeki halifesi olarak bahseder. Bizler Allahu Teala’nın yeryüzünde açığa çıkan kullarıyız. O’ndan geldik, O’na döneceğiz. O’nun takdirine boyun eğmeli, aslında bu olay başıma gelmemeliydi, bunu yaşamamalıydım şeklinde bir isyanda bulunup da “Allah yanlış düşünüp kaza etmiş aslında doğrusu böyle olmalıydı” şeklinde bir GAFLETE düşmemeliyiz.
“Takdiridir. Bizim için hayırlısını O bilir.” deyip. Yaşadıklarımızdan kendimizi ahiret hayatına hazırlayabilmek için dersler çıkarmalıyız.
Hazır olmak için öte tarafa
Pişmeye geldik bu dünyaya
Allah aşkıyla yanmaya, kavrulmaya
NOT : Bu yazıyı yazmamda etken olan bel fıtığı rahatsızlığı belki de sırf ‘Kader ve İrade’ ilişkisini anlayabilmem için Allah(c.c) tarafından bana verilen bir nimetti. Başımıza gelen kazalarda olaya daha geniş bir perspektiften bakıp, olaydaki hayrı yakalamaya çalışmalıyız. Bize şer olarak gözüken bir olay aslında hayır olabilir. En güzeli şu şekilde düşünmektir; “En doğrusunu, hakkımızda hayırlısını Allahü Teala bilir. Her gelen O’ndandır, bu yüzden her geleni saygı ve sevgi ile karşılamak vazifemizdir.”
Barış Muçe