Hem Kuran'da, hem hadislerde, hem de Hak Yolu'nun erenlerince gece ibadetinin önemine vurgu yapılmıştır.
Bu önem ile ilgili değişik teoriler vardır; o esna da güneşin dünyanın arka tarafında kalmasından dolayı insanların güneş ışınlarından etkilenmemesi -ki güneş, ay ve gezgenlerin insan beynine ve esma terkibinin programlanmasına etkilerinin olduğu söylenir-, gündüz iş hayatının koşuşturmasından insanın kafasını doğru dürüst toparlayamaması ve gecenin getirdiği sessizlikte insanın daha iyi tefekkür edebilmesi gibi.
Ben ise bu konuya şöyle bir yorum getiriyorum; insan beyni uykusunda resetlenir, cache'deki bilgiler temizlenir. İnsan gün boyunca dünyanın yüklerine, olumsuz etkilerine maruz kalır. Eğer gerekli kalkanlara sahip değilse, gerekli korunmaları uygulamıyorsa bu kirli enerji bedeninde, ruhunda ve beyninde birikir. Uyku sonrası (rem uykusu için gerekli olan süre sonrası) kalkacağı gece ibadetinde ise sistem restart olmuş, beyin kendini yenilemiş, yeni bilgiler alıp, bu bilgileri dalga bedene, buluta kaydetmeye hazır hale gelmiştir. İşte bu anda adına "insan" denen yeryüzü avatarı, gecenin verdiği sekinetin de etkisi ile madde aleminden hafifleyerek mana alemi ile bağlantı kurmaya elverişli hale gelmiştir.
Hele bir de Ramazan ayı ise. O ilahi huzur ayı. İnsanın tabiatından, nefsinden hafiflediği ay. Onu yaşayabilenler. Ama fakirlerin halini anlamak için aç kalanlar değil, onları kastetmiyorum. Benim kastettiklerim, idrake erebilmiş, sistemi anlama noktasında kendini geliştirmiş, kendindeki yüklerden hafiflemiş, mutmain hale gelmiş, irtibata geçmiş "Er/Hatun" kişiler. Kadir gecesi denen 27. gecede cami cami gezenler de değil. "Beytü'l Haram"larını kirden/şirkten temizlemiş/arınmış, "ev"lerini mescid edinenler. Onlar belli bir günde Kadir gecesini aramazlar. Onlar !!!hazır!!! olduklarında Kadir gecesi onları !!!beklemedikleri!!! bir anda bulur.
"Biz atalarımızdan böyle gördük" diyenlerden olmayın. Tefekkür edin, çalışın.