Allahu Teala'nın "Sünnetullah" adlı sisteminde takdir edileni (yazıda olanı) yaşarız. Seçme şansımız yoktur. Kısıtlı aklımız/idrakimiz ile seçimler yaptığımızı sanırız, ama bu yanılgıdan öte bir şey değildir.

Tüm yaşadıklarımız, bizim takdirimizde bulunan, bize ait kemal mertebesine erebilmemiz içindir. Anne karnında belli bir evreden sonra insana yüklenen akıbet o an bellidir. Yazı insana yüklenir, insan nedenleri yaşar, sonucu bilmez ve bekler. Bize yapılan uyarılar bu çerçevededir. O yüzden "Eline gelenle sevinme, kaçırdığına üzülme" denir. "Pişmanlık şeytan amelidir" de denmiştir. Yani olmuşu değiştiremezsin, zaten olacaktı. Hayrın ve şerrin Allah'tan geldiğine iman ettiysen, o zaman isyanın kime?

İşte bu dünya hayatında başımıza ne isabet ederse buna "Musibet" denir. Zaten kelime anlamı da "isabet eden" demektir. Hayır da musibettir, şer de musibettir. Ama tıpkı "ceza" kelimesinin karşılığı Türkçe'ye nasıl yanlış geçtiyse -Ceza: Yapılanın karşılığını görmek demektir-, musibet kelimesi de Türkçe'ye yanlış geçmiş, sanki sadece başa gelen belalar musibet oluyormuş gibi bir sonuç çıkmıştır. Oysa başımıza her ne isabet ederse musibettir, takdirdendir.

O yüzden benim nasibime şu kadar düştü, falancaya daha fazla nimet verildi, o bolluk içinde, ben fakirlik yada benim işim hiç rast gitmiyor, falanca çok şanslı, işleri hep rast gidiyor gibi düşüncelerin sonucu ne yazık ki Allah'a isyanı doğurur, böyle düşüneceler Allah'a karşı; "Ben, Senin bana takdir ettiğinden hoşnut/razı değilim" demek olur.

Yaşadıklarımızın bize ne getirisi olacağını, gerçekte hayır mıdır yoksa şer mi, biz bilemeyiz. En doğrusunu Allah bilir. Biz gaybı bilemeyiz, ancak Allah bilir. Her ne yaşıyorsak bizi yoğurmak içindir. Biz bu dünyaya mal, mülk sahibi, eş, çocuk sahibi olmaya gelmedik. Bu nimetler bize verilmediğinde de, bu nimetler bize verilip, başlarına bir şey geldiğinde de, malımızdan, canımızdan eksildiğinde de, kısacası her durumda, her şartta sabrı öğrenmeye, !!!yanmamayı!!! öğrenmeye, sahiplenmemeyi öğrenmeye, mülkün asıl sahibinin "Tek" olduğunu öğrenmeye, yaşadıklarımızı O'na daha da yakın olabilme vesileleri olarak kullanmayı öğrenmeye, olmayan varlığımızı öğrenip, benliğimizden sıyrılabilmeye, her yaşadığımızı O'na yönlendirip, tevekkül edebilmeyi öğrenmeye geldik.

Gece ile gündüz birbiri ardınca gelir. Bu dünya hayatında gece de vardır, gündüz de. Yani insanın başına (kendi zannına göre) kötülükler de gelebilir, iyilikler de. Her yaşanılan olay bu hayatta level atlamak için bir fırsattır. İnsanoğlu kendisine isabet eden musibetleri değerlendirirken dünyevi aklı ile, maddi dünya görüşü ile, nefsinin heves ve arzularının çıkarlarına göre bir bakış açısıyla bakmaktadır. Oysa her ne yaşıyorsak, zaten yaşanacaktı. Başımıza isabet edenleri değiştirebilecek bir kudretimiz yok! Yaşadıklarımızdan ne gibi bir kazanç elde edebiliriz, tabi ahiret penceresinden bakarak, bu şekilde bir değerlendirmede bulunmalıyız. Kısa vadeli kazanç elde etmeye çalışarak ancak kendimizi kandırırız. Bu dünya hayatına buradaki geçici kazanımlar için gönderilmedik, unutmayalım. Yaşadığınız her olay cehenneminize odun da olabilir, tırmandığınız merdivene basamak da. Nasıl olacağı sizin elinizde. Cennetinizi ancak kendiniz inşa edebilirsiniz. Ahirete yanınızda ne götüreceğinize kendiniz karar verin. Cehenneminizi mi, cennetinizi mi?

Ayrıca başımıza gelen "bizim zannımızca" hayır olan olaylarda da fazla sevinmek, hatta bunun ile övünmek, başarıyı sahiplenmek, onu bize lutfedeni görememek kibri getirir, bizi "Hak"ikatten uzaklaştırır, bizi bu dünya bataklığına sürükler. O yüzden her halde dikkatli olmak, itidal sahibi olmak gerekir.

Allah, hazmını kolaylaştırsın.

Sayfa: 13, Cüz: 1
----- 2.Bakara Suresi 90.Ayet -----
Allah'ın kullarından dilediği kimseye lütfundan indirmesine haset edip, Allah'ın indirdiğini inkar ederek nefislerini satmaları ne kötü bir şeydir. Bu yüzden gazap üstüne gazaba uğradılar. (Nankörlük edip, gerçekleri gizleyip örterek) küfre düşenler için alçaltıcı bir azap vardır.
Sayfa: 23, Cüz: 2
----- 2.Bakara Suresi 155.Ayet -----
Kesinlikle biz sizi korku ve açlıktan (türünden) bir şey ile, (bir de) mallar, canlar ve ürünlerden eksiltme ile deneyeceğiz. Sabredenleri müjdele.
----- 2.Bakara Suresi 156.Ayet -----
Kendilerine bir musibet (bela, felaket) isabet ettiğinde; "Şüphesiz biz Allah'a aitiz, elbette biz O'na döneceğiz" diyenleri (müjdele).
Sayfa: 24, Cüz: 2
----- 2.Bakara Suresi 164.Ayet -----
Muhakkak ki göklerin ve yeryüzünün yaratılmasında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelişinde, insanlara fayda veren şeyler ile denizde akıp giden gemide, Allah'ın gökten indirip onunla ölümünden sonra yeryüzüne hayat verdiği suda ve orada her türlü canlıyı yaymasında, rüzgarları ve yer ile gök arasında boyun eğdirilmiş (emre hazır) bulutları yönlendirmesinde elbette akıl erdirebilen bir kavim için alametler vardır.

Gökler (semalar/boyutlar)-yeryüzü, ruh-beden, deniz-gemi, tatlı su-tuzlu su ve aralarında engel/berzah... Bunlar sırf zahir olarak değerlendirilmemesi gereken, birbiri ile bağlantılı derin konulardır. Kuran, daldıkça daha da değerli inciler çıkarabileceğiniz bir bilgi/data okyanusudur.

Sayfa: 26, Cüz: 2
----- 2.Bakara Suresi 177.Ayet -----
Yüzlerinizi doğu yada batı tarafına çevirmeniz iyilik (iyi olmak demek) değildir. Lakin (asıl) iyi olanlar; Allah'a, son güne (ahiret gününe), meleklere, Kitab'a ve nebilere iman eden, mala olan sevgisine rağmen onu yakınlarına, yetimlere, yoksullara, yolculara, (yardım) isteyenlere ve köleler uğrunda (içinden gelerek) veren, namazı ikame eden, zekatı veren ve (karşılıklı) anlaşma yaptıklarında sözlerini (ahitlerini tam olarak) yerine getiren, sıkıntıda, darlıkta ve şiddete maruz kaldıklarında sabredenlerdir. İşte onlar, doğru olan ve (Sünnetullah'tan) sakınanlardır.
Sayfa: 32, Cüz: 2
----- 2.Bakara Suresi 214.Ayet -----
Yoksa siz, sizden önce gelip geçenlerin durumu (uğradıkları sıkıntılar) başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız? Resul ve beraberindeki iman edenler; "Allah'ın yardımı ne zaman (gelecek)?" diyecek kadar sıkıntı, darlık çektiler ve sarsıldılar. İyi bilin ki, gerçekten Allah'ın yardımı yakındır.
Sayfa: 33, Cüz: 2
----- 2.Bakara Suresi 216.Ayet -----
Size hoş gelmediği halde savaş size yazıldı (farz kılındı). Sizin için hayır olduğu halde bir şeyden nefret edebilirsiniz. Sizin için şer olduğu halde de bir şeyi sevebilirsiniz. Allah bilir oysa siz bilmezsiniz.
Sayfa: 38, Cüz: 2
----- 2.Bakara Suresi 245.Ayet -----
Kimdir o, Allah'a güzel bir borç verecek olan kimse ki, bu sebeple (Allah da) ona karşılığını kat kat arttırsın. Allah sıkar da (darlık da) verir, genişletir de (bolluk da verir). Siz ancak O'na döndürüleceksiniz.
Sayfa: 52, Cüz: 3
----- 3.Al-i İmran Suresi 26.Ayet -----
De ki; "Mülkün sahibi olan Allah'ım! Sen dilediğin kimseye mülkü verir, dilediğin kimseden de çekip alırsın. Dilediğin kimseyi aziz kılar, dilediğin kimseyi de zelil edersin. Hayır Senin elindedir. Hiç şüphesiz Sen her şeye Kadir'sin."
----- 3.Al-i İmran Suresi 27.Ayet -----
"Geceyi gündüze, gündüzü geceye girdirirsin. Ölüden diriyi, diriden ölüyü çıkarırsın. Dilediğini de hesapsızca rızıklandırırsın."

Zahir anlamının yanında gece/gündüz şeklindeki ifadeleri insanın ruhsal durumu olarak da değerlendirebilirsiniz.

Sayfa: 66, Cüz: 4
----- 3.Al-i İmran Suresi 140.Ayet -----
Eğer size bir yara dokunduysa, o topluluğa (müşriklere) de onun gibi bir yara dokunmuştu. O günler ki, biz onları (lehinize veya aleyhinize) insanlar arasında döndürür dururuz. (Bunun sebebi) Allah'ın iman edenleri bilmesi ve sizden de (buna) şahitler edinmesi içindir. Allah zalimleri sevmez.
Sayfa: 67, Cüz: 4
----- 3.Al-i İmran Suresi 141.Ayet -----
(Bir de bunun sebebi,) Allah'ın iman edenleri (sınayıp) arındırması ve küfre düşenleri mahvetmesi içindir.
----- 3.Al-i İmran Suresi 142.Ayet -----
Yoksa siz, Allah sizden mücadele edenleri ve sabredenleri bilmeden (ortaya çıkarmadan) cennete gireceğinizi mi sandınız?
----- 3.Al-i İmran Suresi 146.Ayet -----
Beraberinde birçok rabbani (kendini rabbine adamış) olduğu halde savaşan nice nebi vardır. Allah yolunda kendilerine isabet eden şeyler sebebiyle gevşemediler, zayıf düşmediler ve boyun eğmediler. Allah sabredenleri sever.
Sayfa: 68, Cüz: 4
----- 3.Al-i İmran Suresi 152.Ayet -----
And olsun ki, Allah size olan vaadini yerine getirmiştir. Hani siz, (Allah'ın) size sevdiğiniz şeyi (zaferi) göstermesinden sonra bozulup, (resulün size verdiği) emir hususunda anlaşmazlığa düşüp, karşı geldiğiniz zamana kadar O'nun izni ile onları (düşmanlarınızı) kırıp geçiriyordunuz. Sizden kiminiz dünyayı, kiminiz de ahireti istiyordu. Sonra (Allah), sınamak için sizi onlardan çevirdi (zaferden uzaklaştırdı). And olsun ki, O (Allah yine de) sizi bağışladı. Allah iman edenlere karşı lütuf sahibidir.
----- 3.Al-i İmran Suresi 153.Ayet -----
O zaman, resul diğer tarafınızda (arkanızda) sizi çağırıp dururken uzaklaşıyor ve dönüp kimseye bakmıyordunuz. Bundan dolayı (Allah), kaçırdığınız (elinizden giden) ve size isabet eden (başınıza gelen) şeylere üzülmemeniz için sizi kederden kedere uğrattı. Allah yaptıklarınızdan haberdardır.
Sayfa: 69, Cüz: 4
----- 3.Al-i İmran Suresi 154.Ayet -----
Sonra o kederin ardından (Allah) size bir güven, sizden bir grubu saran bir uyuklama indirdi. Bir grubu da nefisleri kendilerini kaygıya düşürmüş, Allah'a karşı haksızca cahiliye zannı besliyorlar; "Bu işten bize bir şey var mı? (Bu işten bize ne?)" diyorlardı. De ki; "Muhakkak ki, işin (emrin) tamamı Allah'ındır (Allah'ın kontrolü altındadır)." Onlar sana açmadıklarını nefislerinde gizliyorlar; "Bu işten bize bir şey olsaydı burada öldürülmezdik" diyorlardı. De ki; "Eğer siz evlerinizde olsaydınız (bile), üzerlerine öldürülmesi yazılmış olanlar (yine de) yatacakları (öldürülecekleri) yerlerine çıkıp gideceklerdi. Allah, göğüslerinizdeki şeyleri sınamak ve kalplerinizdekileri arındırmak için (böyle yaptı). Allah, göğüslerin sahip olduklarını (gizlediklerini) hakkıyla bilendir."
----- 3.Al-i İmran Suresi 156.Ayet -----
Ey iman edenler! (Nankörlük edip, gerçekleri gizleyip örterek) küfre düşen ve yeryüzünde sefere yada savaşa çıkan kardeşleri için; "Eğer bizim yanımızda olsalardı ölmez ve öldürülmezlerdi" diyen kimseler gibi olmayın. Allah bunu, kalplerinde bir hasret (yarası) kılmak için (yaptı). (Oysa ki) Allah hayat verir ve öldürür. Allah yaptıklarınıza basiret sahibidir.

Zamanı geldi mi "Yazı"da olan "Kader" zuhur eder, "Kaza" gerçekleşir, takdiri ilahidendir. Şahitlerden bazısı vesilelere takılır, "Hak"tan perdelidir, "Zan"larınca esmadan zahir olan fiillere "Fail"ler atfeder, madde gözüyle gördüklerinden başkasına inanmazlar. Oysa kalp gözüyle görebilen basiret sahipleri bilirler ki Tek Fail Hak'tır.

Sayfa: 71, Cüz: 4
----- 3.Al-i İmran Suresi 166.Ayet -----
İki topluluğun karşılaştığı gün size isabet edenler (başınıza gelenler) Allah'ın izni iledir ve iman edenleri bilmesi içindir.
----- 3.Al-i İmran Suresi 167.Ayet -----
Ve münafıklık edenleri (Allah'ın) bilmesi içindir. Onlara; "Gelin, Allah yolunda savaşın veya savunma yapın" denilmişti. "Eğer savaşmayı bilseydik elbette peşinizden gelirdik" dediler. Onlar o gün, imandan çok küfre daha yakındılar. Kalplerinde olmayanı ağızlarıyla söylüyorlardı. (Oysa) Allah, gizlediklerini en iyi bilendir.
Sayfa: 72, Cüz: 4
----- 3.Al-i İmran Suresi 179.Ayet -----
Allah, pis olanı temiz olandan ayırana kadar iman edenleri içinde bulunduğunuz durumda bırakacak değildir. Allah sizi gayb hakkında bilgilendirecek de değildir. Lakin Allah, (gaybı bildirmek için) resullerinden dilediğini seçer. O halde Allah'a ve resullerine iman edin. Eğer iman eder ve (Sünnetullah'tan) sakınırsanız, sizin için büyük bir ecir vardır.
Sayfa: 73, Cüz: 4
----- 3.Al-i İmran Suresi 186.Ayet -----
Elbette mallarınız ve canlarınız konusunda sınanacaksınız. Sizden önce kendilerine kitap verilenlerden ve (Allah'a) şirk koşanlardan birçok eziyet verici söz işiteceksiniz. Eğer sabreder ve sakınırsanız, şüphesiz bu azmedilecek (azim gerektiren) işlerdendir.
Sayfa: 74, Cüz: 4
----- 3.Al-i İmran Suresi 190.Ayet -----
Muhakkak ki, göklerin (boyutların) ve yeryüzünün yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelişinde akıl sahipleri için alametler vardır.
Sayfa: 82, Cüz: 5
----- 4.Nisa Suresi 32.Ayet -----
Allah'ın (sizi sınamak için) kendisi ile (kendisini vesile yaparak) bazınızı bazısına üstün kıldığı (tercih ettiği) şeyleri temenni etmeyin (Allah'ın dilediği şekilde, size takdir olunanla yetinin). Erkeklerin kazandıklarından bir kısmeti, kadınların da kendi kazandıklarından bir kısmeti vardır. Allah'ın lütfundan isteyin. Hiç şüphesiz Allah her şeyi hakkıyla bilendir.
Sayfa: 86, Cüz: 5
----- 4.Nisa Suresi 54.Ayet -----
Yoksa onlar, Allah'ın lütfundan kendilerine verdiği şeyler dolayısıyla insanlara haset mi ediyorlar? Oysa biz İbrahim ailesine de kitap ve hikmet vermiştik. (Ayrıca) onlara büyük bir mülk (hükümranlık) verdik.
Sayfa: 89, Cüz: 5
----- 4.Nisa Suresi 78.Ayet -----
"Nerede olursanız olun, yüksek kuleler içinde bile olsanız ölüm size ulaşacaktır." Eğer onlara bir iyilik isabet ederse; "Bu Allah'tandır" derler. Onlara bir kötülük isabet ettiğinde ise; "Bu sendendir" derler. De ki; "Hepsi Allah'tandır." Bu kavme ne oluyor ki, neredeyse hiçbir sözü idrak edemiyorlar (kavrayamıyorlar).
Sayfa: 122, Cüz: 7
----- 5.Maide Suresi 94.Ayet -----
Ey iman edenler! Allah kimin kendisinden gayb ile (bilinmeyene, görülmeyene iman ederek) korktuğunu bilmek için ellerinizin ve mızraklarınızın ulaşabileceği avdan bir şeyle sizleri deneyecektir. O halde kim bundan (bu açıklamadan) sonra haddi aşarsa, artık onun için elem verici bir azap vardır.

Allah'ın, yarattığı kulunun her halini zaten biliyor olmaması mümkün mü??? Kesret ile perdelenenler, fiil tevhidinde takılıp isimlere, isim tevhidinde takılıp sıfatlara, sıfat tevhidinde takılıp Zat'a eremeyenler için böyle ayetler vardır!!! Siz perdelenenlerden olmayın.

Sayfa: 130, Cüz: 7
----- 6.Enam Suresi 34.Ayet -----
Hakikaten, senden önce de (nice) resuller yalanlanmıştı da buna rağmen kendilerine yardımımız gelene kadar yalanlanmalarına ve eziyet edilmelerine sabretmişlerdi. Allah'ın sözlerini (hükmünü) değiştirebilecek kimse yoktur. And olsun ki, gönderilenlerin (resullerin) haberlerinden (bir kısmı) sana gelmiştir.

Belaların insanı olgunlaştırdığı, özündeki Hak kuvveleri bulmasını sağladığı, onları geliştirdiği gibi bir sistem olmasa, Allah resullerine bu dünyada güllük, gülistanlık bir hayat yaşatır, onlara türlü türlü belalar vermezdi. Resuller de "beşer" olduklarından, onların da kemale erme yolu diğer insanlar gibidir. Allah elinde sihirli değnek olan, gökte bir tanrı değildir. "Sünnetullah" vardır. Umarım anlaşılır.

Sayfa: 133, Cüz: 7
----- 6.Enam Suresi 53.Ayet -----
Böylece, "Aramızdan kendilerine Allah'ın nimet verdiği kimseler bunlar mı?" desinler diye onlardan bazısını bazısı ile sınadık. Allah, şükredenleri en iyi bilen değil midir?
Sayfa: 141, Cüz: 8
----- 6.Enam Suresi 112.Ayet -----
Bu şekilde biz her nebiye, aldatmak üzere birbirlerine süslü söz ilham eden insan ve cin şeytanlarını düşman kıldık (musallat ettik). Rabbin dileseydi bunu yapmazlardı. Bu sebeple onları uydurdukları şeylerle bırak.
Sayfa: 149, Cüz: 8
----- 6.Enam Suresi 165.Ayet -----
O, sizi (yeryüzü kaydında esmasının tecelli noktaları olarak var etmesiyle) yeryüzünün halifeleri kılan, size verdiklerinde sizi denemek için bazınızı bazınız üzerinde dereceler bakımından yüceltendir. Hiç şüphesiz Rabbin, cezayı hızlı görendir, (bununla beraber) O çok bağışlayandır, Rahim'dir.
Sayfa: 161, Cüz: 9
----- 7.Araf Suresi 94.Ayet -----
Biz belki yalvarıp yakarırlar diye (umuduyla), halkını sıkıntı ve darlıkla tutmamız (yakalamamız) haricinde hiçbir kasabaya bir nebi göndermedik.
----- 7.Araf Suresi 95.Ayet -----
Sonra kötülüğün (sıkıntı ve darlığın) yerine iyiliği (refah ve bolluğu) getirdik. Öyle ki çoğaldılar ve (nankörlük edip); "Atalarımızın da başına darlık ve bolluk gelmişti" dediler. Bunun üzerine farkında değillerken ansızın onları tuttuk (yakaladık).
Sayfa: 164, Cüz: 9
----- 7.Araf Suresi 129.Ayet -----
(Musa'nın kavmi;) "Sen bize gelmeden önce de geldikten sonra da bize eziyet edildi" dediler. (Musa;) "Umulur ki Rabbiniz düşmanlarınızı helak eder de onların yerlerine yeryüzünde sizi getirir (halife kılar). Akabinde de nasıl amel edeceğinize bakar" dedi.
----- 7.Araf Suresi 130.Ayet -----
And olsun ki, biz de Firavun ailesini belki akıla getirip hatırlarlar diye (kuraklık) yıllarına ve ürünlerde noksanlığa tuttuk (mahkum kıldık).
Sayfa: 165, Cüz: 9
----- 7.Araf Suresi 131.Ayet -----
Onlara iyilik geldiği vakit "Bu bizimdir (bizim elde ettiğimiz hakkımızdır)" derler, bir kötülük isabet ettiğinde ise Musa ve beraberindekileri uğursuz sayarlardı. İyi bilin ki, onların uğursuzluğu ancak Allah katındandır. Fakat onların çoğu (bunu) bilmezler.
Sayfa: 166, Cüz: 9
----- 7.Araf Suresi 141.Ayet -----
"Hani sizi azabın en kötüsüne sürüklüyorlardı da Firavun ailesinden sizi kurtarmıştık. Oğullarınızı katlediyor, kadınlarınızı sağ bırakıyorlardı. Bunda size Rabbinizden büyük bir imtihan vardı."
Sayfa: 171, Cüz: 9
----- 7.Araf Suresi 168.Ayet -----
Yeryüzünde onları parça parça ümmetlere ayırdık. Onlardan salihler de vardır, öyle olmayanlar da. Belki (yanlış yoldan) dönerler diye onları iyilikler ve kötülükler ile sınadık.

Yani nihai hedef önemli. Hedefimiz bu dünya değil. Bu dünya hayatı pişip, olgunlaşma yeri. Pişmek için de "Rablerimiz" tarafından başımıza "bize göre" iyi ve kötü, türlü türlü hadiseler gelmekte. Bunlar yaşanacak, bunlardan kaçış yok. Önemli olan size isabet edenleri nasıl karşıladığınız. Onlardan ne tür kazanımlar elde ettiğiniz. Başınıza gelenlere isyan, Allah'a karşı; "Senin bana gönderdiklerinden ben razı değilim, ben Sen'den şikayetçiyim" demektir. Allah'ın sizden razı olması için, önce sizin O'ndan razı olmanız gerekmektedir.

Sayfa: 174, Cüz: 9
----- 7.Araf Suresi 190.Ayet -----
Fakat (Allah) o ikisine bir salih (evlat) verdiğinde, onun (Allah'ın kendilerine verdiği evlat) hakkında O'na (Allah'a) ortaklar varsaydılar. Oysa ki Allah, onların şirk koştukları şeylerden yücedir.

Verilen nimetlerde kime şükredeceğimiz konusunda yanılgıya düşmekten sakınmalıyız. Örneğin biri size bir iş imkanı sağladı, size para verdi, biri sizi tedavi etti, bir ilaç aldınız iyileştiniz, biri size bir iyilikte bulundu,..., vesilelerden sıyrılıp, gerçek Fail'i görebilmek, şükrü kendisine iletmek gerekir.

Sayfa: 175, Cüz: 9
----- 7.Araf Suresi 201.Ayet -----
Doğrusu (Allah'ın Sünnetullah'ından) sakınanlar, kendilerine şeytandan bir vesvese dokunduğunda (Allah'ın takva sahiplerinde/arınmışlarda nurundan zuhura çıkan/küll'den cüz'e yansıyan ilmi ile hatırlayıp) akıla getirirler ve bir de bakmışsın basiret sahibi oluvermişler (şeytanın hilesini farketmişler).

Sünnetullah'ın işleyişinin farkında olanlar, kendilerine isabet eden ne varsa (hayır yada şer), bilirler ki bunlar bu geçici dünya hayatının yaşanması gerekenleridir. Bu yaşanması gerekenler, kendisini pişirmek, yoğurmak, kıvama getirmek içindir. Dünya yolculuğunda, seyru süluk'unda yükselebilmesi içindir. Bu dünya geçicidir, ne yaşanıyorsa, yaşanması gerektiği içindir. Allah indindeki bir "An", bize göre "Zaman". Olan olmuş, biten bitmiş, geçen geçmiş. Öyleyse neyin derdindesiniz?

Sayfa: 194, Cüz: 10
----- 9.Tevbe Suresi 50.Ayet -----
Eğer sana bir iyilik isabet ederse, (bu) onları üzer. Eğer sana bir musibet (felaket) isabet ederse, (o zaman); "Biz (zaten) önceden işimizi (tedbirimizi) almıştık" deyip, sevinerek dönüp giderler.
----- 9.Tevbe Suresi 51.Ayet -----
De ki; "Allah'ın bizim için yazmış olduğundan başkası bize isabet etmez. O bizim Mevlamızdır. İman edenler yalnız Allah'a tevekkül etsinler."
Sayfa: 208, Cüz: 11
----- 10.Yunus Suresi 12.Ayet -----
İnsanın başına zarar geldiği vakit yan yatarak, oturarak yada ayakta bize dua eder. Akabinde, biz ondan zararını giderdiğimizde sanki (önceden) bize hiç dua etmemiş gibi başına gelecek (başka) bir zarara (doğru) çekip gider. İşte bu şekilde müsriflere (aşırı gidenlere) yapmakta oldukları şeyler süslü gösterildi.

Sınav kağıdı hep yanımızdadır, belki öğretmen habersiz, aniden sınav yapar diye. Her an hazır olmak gerekir. Öğrendiklerimizin bir denemesidir. Aslında kendi kendimizi deneriz. Yaşadıklarımız bize bizi haber verir. Bakalım öğrenebilmiş miyiz? İnsan unutkan bir mahluktur. Bu yüzden, kimine hatırlaması için fazla sınav yapılır, kimi hatırlasa da daha da yükselmesi için devam edilir, kimi artık sınavları sınav olarak görmez olur, perdesi kalkmıştır, benliğinden sıyrılmıştır, Hakk'a yakîn elde etmiştir. Kimi de sınavsız, kendi bataklığında bocalar halde bırakılır, geçici bir faydalanma ile oyalanmaktadır. Sınavlar bizi yoğurur, ahirete hazırlar, kemale erdirir. Her nefsin bir kemal mertebesi vardır. Her yolcunun son durağı bellidir. Biz aradaki durakları yaşarız. Yaşadığımızı sanırız. Zannımız Hakk'ı gölgeler aslında.

Sayfa: 220, Cüz: 11
----- 10.Yunus Suresi 107.Ayet -----
Eğer Allah sana bir zarar dokunduracak olursa, onu (yine) O'ndan başka giderecek yoktur. Eğer sana bir hayır (isabet etmesini) isterse, O'nun lutfunu geri çevirecek (engelleyecek) de yoktur. Onunla (lutfuyla) kullarından dilediğine isabet eder. O çok bağışlayandır, Rahim'dir.
Sayfa: 221, Cüz: 12
----- 11.Hud Suresi 9.Ayet -----
İnsana tarafımızdan bir rahmet tattırsak, sonra da onu ondan çekip alsak, kesinlikle o çok ümitsiz ve çok nankör olur.
----- 11.Hud Suresi 10.Ayet -----
Başına gelen bir sıkıntıdan sonra ona (insana) bir nimet tattırsak, "Kötülükler benden gitti" der. Doğrusu o çok sevinçlidir, çok övünendir.
----- 11.Hud Suresi 11.Ayet -----
Ancak sabredip salih amel işleyenler istisnadır. İşte onlar için bağışlanma ve büyük bir ecir (mükafat) vardır.
Sayfa: 242, Cüz: 13
----- 12.Yusuf Suresi 68.Ayet -----
Babalarının kendilerine emrettiği yerden (şehre) girdiklerinde (bile, bu) onlara Allah'tan (gelecek) bir şeye (musibete karşı) kafi gelecek değildi. Ancak Yakub nefsindeki gereksinimi yerine getirmiş oldu. Doğrusu o kendisine öğrettiklerimiz dolayısıyla ilim sahibidir. Lakin insanların çoğu bilmezler.

Olacakları değiştiremeyiz. Ancak yaptıklarımız ile olayların programlanmasına vesile olabiliriz. Her kul belli bir fıtrata göre yaratılır. Doğuştan gelen özelliklerimiz, genetiğimiz, anne karnında geçirdiğimiz dönem, bu dönemdeki çevresel etkenler, gezegenlerin etkileri, dünyanın etkisi,..., tüm bunların sonunda programlanmış bir beyin ile bu dünyaya geliriz. Ana kitapta yazılanlar, birimlerin etkisi (vesilesi) ile açığa çıkar. Doğduktan sonra da insan beyni programlanmaya devam eder. Beyin dışsal etkiler ile nasıl programlanıyorsa, aynı şekilde hem kendi kendini hem de başka beyinleri programlar. Yakup aleyhisselam Sünnetullah'a vakıf biriydi. Yaşadıkları onu olgunlaştırmış, kemale ermişti. Neyin ne olduğuna vakıftı. Duasını yapar, sonrasında yalnız Allah'a tevekkül ederdi (dayanıp yaslanırdı). Yakup aleyhisselamın duası ancak gelişecek olayların programlanmasına vesile olabilirdi. O her türlü sonuca razı idi. Bu dünyanın vesileler dünyası, yaşadıklarımız ile piştiğimiz, geçici bir durak olduğunun farkında idi. Ona göre bu dünyada sahiplenme, kaybetme, mal, mülk, evlat edinme gibi kavramlar sadece yaşanılan olaylardı. Ne yaşanılacaksa zaten yaşanılacaktı. Ne yaşanılacaksa zaten ana kitapta yazılıydı. O sadece vesilelere sığınıyor, tamama ermeye uğraşıyordu.

Sayfa: 251, Cüz: 13
----- 13.Rad Suresi 26.Ayet -----
Allah dilediği kimseye rızkı genişletir ve (dilediği şekilde) takdir eder. Onlar dünya hayatı ile sevindiler. (Oysa) dünya hayatı ahirete göre (ahiretin yanında nefse hoş gelen, geçici) bir faydalanmadan başka bir şey değildir.
Sayfa: 263, Cüz: 14
----- 15.Hicr Suresi 41.Ayet -----
(Allah) dedi ki; "İşte bu bana (ulaştıran) dosdoğru bir yoldur."

Musibetlerin üzerine binebilirseniz, vesile/araç olur sizi Hakk'a vuslat eyler. Ama genelde insanoğlu altında ezilir, kendine yük haline getirir.

Sayfa: 271, Cüz: 14
----- 16.Nahl Suresi 53.Ayet -----
Nimetten neyiniz varsa Allah'tandır. Üstelik başınıza zarar geldiğinde yalnız O'na yalvarırsınız.
----- 16.Nahl Suresi 54.Ayet -----
Sonra (Allah) o zararı sizden giderdiğinde, bir de bakmışsın sizden bir grup Rablerine şirk koşuyorlar.
Sayfa: 273, Cüz: 14
----- 16.Nahl Suresi 71.Ayet -----
Allah rızıkta bazınızı bazınıza üstün kılmıştır. Fakat, üstün kılınanlar (kendilerine bahşedilen) rızıklarını sağ ellerinin sahip olduklarına döndürmüyorlar (vermiyorlar/paylaşmıyorlar). Oysa onlar, onda (o rızıkta) eşittirler. Yoksa, Allah'ın nimetini inkar mı ediyorlar?

Sahiplenme yanılgısı! İnsanlığın düştüğü en büyük zanlardan. Bu geçici dünya hayatında elde ettiklerini kendi kazanmış, kendininmiş "zan"netme. Biriktirme hırsına kapılmak. Oysa kendi de geçici, o biriktirdikleri de. Giderken yanında da götüremeyecek. Gittiği yerde ona bir faydası da dokunmayacak. Asıl unuttuğu ise bu nimetleri ona "Kimin" verdiği/bahşettiği. Vesileleri tanrı edinmişler. Biriktirdiklerini tanrı edinmişler. Zihinlerindeki putlara tapıyorlar. İşin Hak'ikatinde Malikü'l Mülk'ün olan tüm bu nimetlerde her mahlukatın doğal olarak hakkı vardır. Mülkün zahirde bir elde toplanması sahibinin o olduğunu göstermez, o da bir vesiledir, rızıklandırıldığı nimetlerden ihtiyacı olanlara infak etmelidir. Biriktirme ve sahiplenme hırsı, insanları muhtaçlara yardımdan engeller, gözlerini kör eder. Muhtaçların kendinde olan nimetteki haklarını göremez. Onlar Hak'ikatten perdelidirler. Yollarını sapıtmış, geçici dünya nimetlerini yüklenmiş, o yüklerin ağırlığı ile dünya bataklığına gömülmektedirler.

Sayfa: 280, Cüz: 14
----- 16.Nahl Suresi 127.Ayet -----
Sabret. Sabrın, Allah ile (Allah'tan sana bahşedilen bir lütuf) olması dışında (senin kendinden muktedir olabileceğin bir şey) değildir. Onlara üzülme ve kurdukları tuzaklardan dolayı sıkıntı içerisinde olma.

Sabır da Allah'ın bahşettiği bir melekedir, bir lütuftur. Bu dünyada yaşadıklarımızın, bir olma/pişme süreci olduğundan bahsetmiştim. Yani yaşadıklarımız bizi pişiren/yoğuran/belli bir kıvama getiren vesilelerdir. Hal böyle olsa bile bunu idrak edip, hazmedebilmesi zordur. Çünkü insan bu dünyaya meyleder şekilde yaratılmıştır. Nefsi hep arzular, kolayı, rahatı, biriktirmeyi, mal-mülk sevgisini,..vb. Bu yüzden belli bir idrak seviyesine gelene kadar, özellikle yolun başında irade, azim ve en önemlisi sabır gelir. Tahkik seviyesine gelemesek de en kötü takliden başımıza gelenlere; "Bu da Allah'tandır" diyebilip, sabretmemiz gerekir. Ama "Sabır" da Allah'tandır. Yani sabır melekesi kendisinde işleyebilen "Kul", yanılgıya düşüp te kendin de bir güç var "zan"netmesin. Kendini ilahlaştırmasın. Bu lütfun da tıpkı diğerleri gibi göklerin ve yeryüzünün ve ikisi arasındaki her türlü "birim"in Malikü'l Mülk'ünden geldiğini unutmasın. Ancak hatırlayabilen "zerre"ler "Kül"e raptolur.

Sayfa: 283, Cüz: 15
----- 17.İsra Suresi 18.Ayet -----
Kim dünya hayatını isterse orada dilediğimiz şeyi istediğimiz kimse için kendisine çabuklaştırırız, sonra da onun için cehennemi var ederiz. Kınanmış ve kovulmuş olarak ateşe/cehenneme yaslanır.
----- 17.İsra Suresi 21.Ayet -----
(Dünya hayatında) onların bazısını bazısına nasıl üstün kıldığımıza bir bak. Ahiret ise elbette hem dereceler bakımından hem de üstünlük bakımından (dünya hayatına göre) daha büyüktür.
Sayfa: 284, Cüz: 15
----- 17.İsra Suresi 30.Ayet -----
Hiç şüphesiz Rabbin dilediği kimseye rızkı genişletir ve (dilediği şekilde) takdir eder. Hiç şüphesiz O, kullarından haberdardır, basiret sahibidir.
Sayfa: 286, Cüz: 15
----- 17.İsra Suresi 56.Ayet -----
De ki; "O (Allah) olmaksızın (ilah) kabul ettiklerinizi çağırın, onlar sizden zararı ne giderecek ne de değiştirecek (bir güce) sahip değildirler."

Zanlar!!! Falanca kişi bana şöyle kötülük yaptı. İşim rast gitmedi. Beklediğim gibi olmadı. Patronum bana kötü davrandı. Eşim kötü davrandı. Çocuğum şöyle şöyle yaptı...Yada... Falanca kişi sayesinde iş buldum. Patronum maaşıma zam yaptı. Eşim bana güzel davrandı. Çocuğum saygı gösterdi... Çağırın o ilahlarınızı. Vesileleri ilahlaştırdınız. Nimetler ile şımarıp, musibetler ile isyankarlaştınız... Hak geldi, batıl yıkıldı!!!

----- 17.İsra Suresi 57.Ayet -----
Çağırdıkları da (aslında, içlerinden) hangisi Rablerine daha yakın olacak (diye) vesile ararlar. Onun rahmetini umarlar, azabından korkarlar. Hiç şüphesiz Rabbinin azabı sakınılacak bir azaptır.

Vesileler de vesile ararken, sizin istikametiniz neresi? Yolcu musunuz, kalıcı mı? Kalıcıysanız, daha ne kadar kalacaksınız? Yolcuysanız, yolunuz nere, Kim'e?

Sayfa: 289, Cüz: 15
----- 17.İsra Suresi 83.Ayet -----
İnsana nimet verdiğimizde (bizden) yüz çevirip yan çizer. Başına kötülük geldiğinde ise ümitsizliğe kapılır.
Sayfa: 296, Cüz: 15
----- 18.Kehf Suresi 34.Ayet -----
Onun (iki bahçe sahibinin başka) bir kazancı (daha) vardı. Bundan dolayı arkadaşıyla konuşurken ona şöyle dedi; "Ben mal bakımından senden daha çok, kişi bakımından da daha üstünüm."

Mal/mülk sahibi, çok evlat, geniş aile sahibi olanların fitnesi/imtihanı... Allah'ın kendilerine bahşettiği bu nimetlere güvenip yaslananlar imtihandan başarısız olanlardır. Bunları gözü görmeyip ahiret yolunda vesile olarak kullananlar imtihandan başarılı olanlardır. Rabbinin yaşatacaklarına, öyle yada böyle başına her ne gelirse Rabbinden bilip, sırtını sadece O'na dayayanlar felaha ermiştir. Maddi dünyanın maddesinin pençesinde debelenenler kendi yarattıkları cehennem ateşinde yanmaktadırlar. Maddi dünyanın musibetlerini her halükarda kabul edip, hazmedebilenler "El-An" kendi inşa ettikleri köşklerde, tahtlara kurulmuş sefa sürmektedirler. Ne mutlu "!!!Yoksullara!!!", "Cennet Krallığı" onların olacaktır.

Sayfa: 302, Cüz: 16
----- 18.Kehf Suresi 84.Ayet -----
Doğrusu biz ona (Zülkarneyn'e) yeryüzünde imkan ve her şeyden (her şeye ulaşmasına) bir sebep verdik.

Akıbetler bellidir de, sebepler yaratılır ve zaman algısı ile desteklenir. Sen aslında Sünnetullah'ın işleyişine şahitlik edersin de nedenlerini, niçinlerini zihninde yarattığın sınırlı yeryüzü algısının mahluklarına izafe edersin. Sebeplere takılırsın, maddi dünyanın geçici menfaatleri ile oyalanırsın, sana isabet edenleri kendinden yada başkasından bilirsin de, asıl Hak'ikati göremezsin.

Sayfa: 323, Cüz: 17
----- 21.Enbiya Suresi 35.Ayet -----
Her nefis ölümü tadacaktır. Bir fitne (imtihan, bela) olarak şer ve hayır ile sizi deneyeceğiz. (Sonunda) ancak bize döndürüleceksiniz.
Sayfa: 332, Cüz: 17
----- 22.Hac Suresi 11.Ayet -----
İnsanlardan Allah'a ucundan (isteksizce) kulluk edenler vardır. Eğer kendisine bir hayır isabet ederse bununla mutmain olur, kendisine bir bela isabet ettiğinde ise yüz üstü döner. O dünyayı da ahireti de kaybetmiştir. İşte bu apaçık kayıptır.

Klasik müslüman. Henüz Sünnetullah'ı idrak edememiş. Taklidi bir şekilde dinin farzlarını yerine getirmeye çalışıyor. Bir'e erememiş. Hayalinde gökte bir tanrı kurgulamış; eğer kendisi emirlerine itaat eder, söz dinlerse tanrısı onu ödüllendiriyor, yok söz dinlemez ise cezalandırıyor. Kendini başkalarıyla kıyaslar, kendince hayatında haksızlıklar, yanlışlıklar görür. Aslında iman etmeyenler gibi o da dünya metasıyla oyalanmaktadır da onlardan ziyade bir de kendine dayanak olarak tanrı edinmiştir.

Sayfa: 355, Cüz: 18
----- 24.Nur Suresi 44.Ayet -----
Allah gece ile gündüzü (birbiri ardınca) çevirip döndürür. Muhakkak ki bunda basiret sahipleri için bir ibret vardır.
Sayfa: 364, Cüz: 19
----- 25.Furkan Suresi 62.Ayet -----
O (Allah), akıla getirip hatırlamayı veya şükretmeyi isteyen kimseler için geceyi ve gündüzü farklı kılandır.

Bu dünya hayatında kendisine isabet edenleri, nefsinin çıkarlarına, hevalarına (istek ve arzularına) göre değil de, ahiretine vesile olarak değerlendirebilenler için iyi yada kötü, hayır yada şer, gece yada gündüz arasında bir fark yoktur. Her biri Hakk'a vuslata birer vesiledir. Ahiretine hazırlık için başından geçen, yaşaması gereken, kendisini bu dünya hayatında yoğurup, ahiretine hazırlayacak, onu yakıp, pişirip kıvama getirecek, nefsinin kirlerinden arındıracak vesilelerdir. O yüzdendir ki, gece de olsa gündüz de o her halde Rabbini hatırlayıp, tefekkür ederek, O'na şükreder. O'nu, başından geçenler sayesinde daha yakından tanır, kendinde bulunan O'na ait melekeleri (esmaları) farkeder, yapacağı ibadetlerle (çalışmalarla) onları daha da geliştirme yollarını arar. Kendinin sadece O'ndan kendinde yansıyanlar sayesinde bir varlığının olduğunu ve bu yansımaları ne kadar geliştirirse hem bu dünyada hem de geçeceği diğer boyutlarda bu çalışmaların kendini daha güçlü kılacağını bilir. Her isabet eden kimine göre bir "sınavdır", kimine göre kendini geliştirebileceği bir denemedir. Kimi kendinde bir varlık "zan"nındadır, kimi Varlık'ta yokluğunu, Yokluk'ta varlığını aramaktadır. Kiminin dayanağı amelleridir, kiminin tevekkülü yalnız Rabbinedir. Kimi kesrette takılır kalır, kimi Vahdet Okyanusu'ndadır.

Sayfa: 393, Cüz: 20
----- 28.Kasas Suresi 73.Ayet -----
Rahmetinden (dolayı Allah,) sizin için kendisinde sükunet bulmanız ve lütfundan aramanız için geceyi ve gündüzü var etmiştir. Umulur ki şükredersiniz.
----- 28.Kasas Suresi 76.Ayet -----
Doğrusu Karun Musa'nın kavmindendi, sonra onlara karşı azdı. Biz ona, anahtarları güç sahibi topluluk tarafından (dahi) gerçekten zor taşınan hazineler vermiştik. O zaman kavmi ona demişti ki; "Şımarma, hiç şüphesiz Allah şımaranları sevmez."
----- 28.Kasas Suresi 77.Ayet -----
"Allah'ın sana verdiklerinde ahiret yurdunu ara (onları ahiret yoluna vesile kıl), dünyadan da nasibini unutma. Allah'ın sana ihsanda bulunduğu gibi sen de (insanlara) ihsanda bulun. Yeryüzünde bozgunculuk peşinde olma, hiç şüphesiz Allah bozguncuları sevmez."
Sayfa: 394, Cüz: 20
----- 28.Kasas Suresi 78.Ayet -----
(Karun;) "Bu (servet) bana ancak bendeki (sahip olduğum) bir ilim sayesinde verildi." dedi. Allah'ın kendisinden önce, ondan daha güçlü ve daha çok (mal) biriktirmiş olan (nice) nesilleri helak ettiğini bilemedi mi? Suçlulara suçları hakkında sorulmaz.
Sayfa: 395, Cüz: 20
----- 29.Ankebut Suresi 2.Ayet -----
İnsanlar, sınanmadan, (sadece) "İman ettik" demekle bırakılacaklarını mı sandılar?
----- 29.Ankebut Suresi 3.Ayet -----
And olsun ki, biz onlardan öncekileri de sınamıştık. Böylece Allah, doğru söyleyenleri ve yalan söyleyenleri bilecektir.
Sayfa: 396, Cüz: 20
----- 29.Ankebut Suresi 10.Ayet -----
İnsanlardan "Allah'a iman ettik" diyenler vardır, akabinde Allah uğrunda ezaya uğratıldığı zaman insanların fitnesini Allah'ın azabı gibi düşünür. Rabbinden bir yardım gelecek olsa, kesinlikle "Gerçekten biz de sizinle beraberdik" derler. Allah, alemlerin göğüslerindekini (gizlediklerini) en iyi bilen değil midir?
Sayfa: 402, Cüz: 21
----- 29.Ankebut Suresi 62.Ayet -----
Allah, kullarından dilediğine rızkı genişletir ve (dilediği şekilde) takdir eder. Hiç şüphesiz Allah her şeyi hakkıyla bilendir.

Çırpınışınız boşuna. Elinize geçen ancak "takdir"den. Bir bakmışsınız, birden, aniden, koşuşturmanız bitivermiş. Geriye ne kaldı? Yanınızda, ebedi yolculuğunuzda ne götürebileceksiniz? Malınız, mülkünüz, aileniz, evlatlarınız,... sizi uğurluyor... Ölümü tattınız!!! Üzerinize yeryüzünün toprağı... Artık tek başınızasınız... Hala ölümü tatmaktasınız!!!... Kabir yaşamını... Kabir varlıklarını... Sizi kim koruyacak??? Kendinizi koruyacak gücü, bu "dünya durağında" topladınız mı??? Yeryüzü bitti... Artık burası başka bir dünya!!!

Sayfa: 407, Cüz: 21
----- 30.Rum Suresi 33.Ayet -----
İnsanların başına bir zarar geldiğinde, Rablerine yönelerek O'na dua ederler. Sonra (Allah) kendisinden onlara bir rahmet tattırdığında bir de bakmışsın onlardan bir grup Rablerine şirk koşmaktalar.
----- 30.Rum Suresi 36.Ayet -----
İnsanlara bir rahmet tattırdığımızda ona sevinirler. Eğer, ellerinin sundukları (işledikleri ameller) sebebiyle onlara bir kötülük isabet ederse bir de bakmışsın ümitsizliğe kapılıyorlar.
----- 30.Rum Suresi 37.Ayet -----
Allah'ın, rızkı dilediğine genişlettiğini ve (dilediği şekilde) takdir ettiğini görmediler mi? Muhakkak ki bunda iman eden bir kavim için alametler vardır.
Sayfa: 411, Cüz: 21
----- 31.Lokman Suresi 17.Ayet -----
"Ey oğulcuğum! Namazı ikame et, iyiliği emret, kötülüğü yasakla ve sana isabet eden şeylere sabret. Muhakkak ki bunlar kararlılık gerektiren işlerdendir."
Sayfa: 413, Cüz: 21
----- 31.Lokman Suresi 29.Ayet -----
Allah'ın geceyi gündüzün içine, gündüzü de gecenin içine soktuğunu, her biri belirli bir vakte (mühlete) kadar akan (giden) güneşi ve ayı buyruğu altına aldığını ve yaptıklarınızdan haberdar olduğunu görmedin mi?
Sayfa: 431, Cüz: 22
----- 34.Sebe Suresi 36.Ayet -----
De ki; "Hiç şüphesiz Rabbim rızkı dilediğine genişletir ve (dilediği şekilde) takdir eder. Lakin insanların çoğu bilmezler."
----- 34.Sebe Suresi 39.Ayet -----
De ki; "Hiç şüphesiz Rabbim kullarından dilediğine rızkı genişletir ve (dilediği şekilde) ona takdir eder. Herhangi bir şeyden her ne infak ederseniz, O (Allah) onun yerine başkasını verir. O rızık verenlerin en hayırlısıdır."
Sayfa: 441, Cüz: 23
----- 36.Yasin Suresi 37.Ayet -----
Gece de onlar için bir alamettir. Ondan gündüzü sıyırırız, sonra bir de bakmışsın onlar karanlıkta (kalmışlar).
Sayfa: 463, Cüz: 24
----- 39.Zümer Suresi 49.Ayet -----
İnsanın başına bir zarar geldiğinde bize dua eder. Sonra kendisine bizden bir nimet lutfettiğimizde; "Bu bana ancak (sahip olduğum) bir ilimden dolayı verilmiştir" der. Aksine, o bir imtihandır. Ancak pek çoğu bilmezler.
----- 39.Zümer Suresi 52.Ayet -----
Allah'ın, rızkı dilediğine genişlettiğini ve (dilediği şekilde) takdir ettiğini bilemediler mi? Muhakkak ki bunda iman edecek bir kavim için alametler vardır.
Sayfa: 481, Cüz: 25
----- 41.Fussilet Suresi 49.Ayet -----
İnsan iyiliği çağırmaktan usanmaz da başına kötülük gelirse hemen umudunu yitirir ve ümitsizliğe kapılır.
----- 41.Fussilet Suresi 50.Ayet -----
Şayet, başına gelmiş bir sıkıntı sonrasında ona (insana) bizden bir rahmet tattıracak olsak kesinlikle; "Bu bana aittir (!!!Ben çalıştım da kazandım!!!). Kıyamet saati (diye birşeyin) var olduğunu da zannetmiyorum. Oldu da Rabbime döndürülürsem, elbette O'nun katında benim için en güzeli vardır" diyecektir. (Nankörlük edip, gerçekleri gizleyip örterek) küfre düşenlere yaptıklarını bildireceğiz ve onlara kesinlikle çetin bir azap tattıracağız.
----- 41.Fussilet Suresi 51.Ayet -----
İnsana nimet verdiğimizde yüz çevirip, yan çizerek uzaklaşır. Başına kötülük geldiğinde ise geniş dua sahibi olur (uzun uzun yalvarır).
Sayfa: 483, Cüz: 25
----- 42.Şura Suresi 12.Ayet -----
Göklerin (boyutların) ve yeryüzünün anahtarları O'na (Allah'a) aittir. O dilediğine rızkı genişletir ve (dilediği şekilde) ona takdir eder. Hiç şüphesiz O her şeyi hakkıyla bilendir.

İnsan beyninde kilitli kapılar vardır. Yaptığınız çalışmalar ve Allah'ın takdiri ile sizde o kapılar açılıp, bilinç sıçraması yaşayabilirsiniz. İdrakiniz genişler. Daha önceden kavrayamadıklarınızı kavrar, burnunuzun ucunda olup ta göremediklerinizi görür hale gelirsiniz. Yani bir çeşit "level" atlama. Tabi bir de ömürlerini bu dünya uğrunda heder edenler vardır. Vay onların haline!

Sayfa: 485, Cüz: 25
----- 42.Şura Suresi 27.Ayet -----
Şayet Allah rızkı kullarına genişletseydi (bol bol verseydi), kesinlikle onlar yeryüzünde azgınlık ederlerdi. Fakat O, (rızkı) dilediği bir kader ile indirmektedir. Hiç şüphesiz O kullarından haberdardır, basiret sahibidir.

Dünya rızkının kaderi, Allah'ın elindedir. Dilediğine dilediği şekilde verir. Önemli olan kulun kendisine isabet edeni ne ölçüde değerlendirebilip, o nimetleri vesile kılıp geriye vuslat yolunda kullanabilmesidir.

Sayfa: 487, Cüz: 25
----- 42.Şura Suresi 49.Ayet -----
Semaların ve yeryüzünün mülkü Allah'ındır. Dilediğini yaratır. Dilediğine dişiler (kız çocuklar), dilediğine erkekler (erkek çocuklar) bahşeder.
----- 42.Şura Suresi 50.Ayet -----
Yahut (Allah) erkek ve dişi olarak onları çift verir, dilediğini de kısır kılar. Hiç şüphesiz O (Allah) her şeyi hakkıyla bilendir, Kadir'dir.
Sayfa: 490, Cüz: 25
----- 43.Zuhruf Suresi 32.Ayet -----
Rabbinin rahmetini onlar mı paylaştırıyorlar? Dünya hayatındaki geçimliklerini aralarında biz takdir ettik. Bazısı bazısını işini gördürme bakımından kullansın diye bazısını bazısının üzerine dereceler bakımından yükselttik. Rabbinin rahmeti ise onların toplayıp biriktirdikleri (dünyalık) şeylerden daha hayırlıdır.
Sayfa: 539, Cüz: 27
----- 57.Hadıd Suresi 22.Ayet -----
Yeryüzünde ve nefislerinizde size isabet eden (başınıza gelen) hiçbir musibet yoktur ki biz onu yaratmamızdan önce (kaderin kaza olarak vukuundan önce) bir kitapta (yazılmış) olmasın. Şüphesiz ki bu Allah'a kolaydır.
----- 57.Hadıd Suresi 23.Ayet -----
Böylece kaçırdığınız şeye üzülmeyesiniz, (Allah'ın) size verdiklerine de sevinmeyesiniz. Allah hiçbir böbürlenen, övüneni sevmez.

"Sünnetullah" denen 'Hak' sistem işte böyledir. Ne kaçırdıklarınız ne de elde ettikleriniz sizden değildir, Hak'tandır. Siz yaşarsınız, şahitlik edersiniz.

Sayfa: 556, Cüz: 28
----- 64.Tegabun Suresi 11.Ayet -----
Allah'ın izni (ile) olmadan hiçbir musibet isabet etmez. Kim Allah'a iman ederse, (Allah) onun kalbine hidayeti verir. Allah her şeyi hakkıyla bilendir.

Musibetleri, musibet olarak görenler!!!...Musibetleri fırsata çevirenler!!!

----- 64.Tegabun Suresi 15.Ayet -----
Mallarınız ve evlatlarınız ancak birer fitnedir (sınama aracıdır). Büyük ecir (mükafat ise) Allah'ın katındadır.
Sayfa: 593, Cüz: 30
----- 89.Fecr Suresi 15.Ayet -----
İnsana gelince, Rabbi kendisini sınayıp ta ikramda bulunup, ona nimet verdiğinde; "Rabbim bana ikramda bulundu" der.
----- 89.Fecr Suresi 16.Ayet -----
Bununla beraber, (Rabbi yine) kendisini (insanı) sınayıp ta ona rızkını (dilediği şekilde) takdir ettiğinde (daralttığında, bu sefer); "Rabbim beni hor gördü" der.

Bir önceki ayette de, bunda da Rabbi kendisini sınadığında denmiş. Yani fazladan nimet vermede de, o nimeti kısmada da bir sınama var. Aslında kulun bunun farkına varıp varmaması var. Yani başımıza her ne gelirse dikkatli olalım. Bunlar yaşanacak bir süreç. Önemli olan her halde halinize razı mısınız? Bu dünyaya niçin geldiğinizin farkındaysanız, başınızdan geçenlerin de bu dünyadaki nimetler değil, ahiret için vesileler olduklarının da farkındasınızdır. Bütün bunlar sizi yoğurup, pişirmek için. Her zaman hatırlayın!