"Hâlik" gibi yaratıcı anlamındadır, ancak biraz daha farklıdır. Arapça'da kelime çeşitliliği boldur. Türkçe'ye çevirirken bazı kelimelerin karşılığı hep aynı olmak zorunda kalıyor. O yüzden Kuran'ı ve bize gelen, bize rehber olacak, hidayet vesilesi olacak ilmi iyi anlayabilmek için Arapça bilip, kelimelerin derinliklerine inebilmek önemli.

Fâtır daha çok tasarlayan, icat eden, günümüz terminolojisi ile bir nevi "programlayan" anlamındadır.

Burada özellikle "programlama" kelimesini kullanıyorum ki Kuran her döneme hitap eder ama bazı yorumlar bulunulan döneme göre değişir. İnsanoğlu öğrendikçe, "Sünnetullah"ı keşfettikçe kendisine bazı kapılar açılır ki Kuran'da daha bize göre, insanoğlunun şu anki ilmine göre açılmamış daha nice kapılar vardır.

Yalnız buradaki "programlama" ifadesi yanlış anlaşılmasın. Bu kısıtlı akılların hemen itiraz edeceği gibi bir nevi robot programlaması değildir. Bunu anlayabilmek için "Sünnetullah" ve "Rab" konularını anlayabilmek, idrak edebilmek gerekir. Onları anlayabilmek için de "Fâtır"ı anlayabilmek gerekir ki "Fâtır" onları tamamlayıcıdır.

Bu "programlama" insanda olan, "Rab" konusunda anlatılan, kendi nasibindeki "Esma Terkibi"nin programlanmasıdır.

Bu "programlama" insanın doğumunda başlar, genetiğinden gelen bilgiler vardır, bunun üzerine anne karnında geçirdiği sürede eklenenler olur, doğum anında yıldızların/gezegenlerin etkileri olur, yetişirken çevresel etkenler olur, yaşadıkları etkili olur, karşısına çıkanlar etkili olur, resuller, veliler, uyarıcılar, müjdeleyiciler etkili olur. Kader ve kaza ortaya çıkar, nasibinde ne varsa odur, ona düşen esmalar ne ise, onları bu dünya durağında ne kadar değerlendirebilip, ne kadar geliştirebildiyse onu yaşar, "şahit" olur, görebilirse, basireti varsa hem kendinden hem de diğer varlıklardan/yaratılmışlardan zuhur edene "şahit" olur, "şehit" olur.

Yani "programlama" çok detaylıdır, çok derin bir konudur.

Allah hazmını kolaylaştırsın.

Sayfa: 22, Cüz: 2
----- 2.Bakara Suresi 148.Ayet -----
Herkesin yöneldiği bir yönü (amacı/bakış açısı) vardır. Artık hayırlarda yarışın. Her nerede olursanız olun Allah sizi (bir şekilde) biraraya getirir. Hiç şüphesiz Allah her şeye Kadir'dir.

Allah'ın hiçbir esma'sı boş yere yaratılmamıştır. O'nun celal sıfatları da vardır, cemal sıfatları da. Her kulun Rabbi kendi terkibincedir. Herkesin Allah idraki, kendi kapasitesincedir. Dolayısıyla Allah'a giden yollar farklı farklıdır. Her beyin eşsizdir. Herkesin doğrusu/dini kendinedir. Kimse kimseden sorumlu değildir. Herkes kendi ardında bıraktıklarına ve kendi önüne düşenlere bakmalıdır. Gözler kaymamalı ve şaşmamalıdır. Ayaklar sabit basmalıdır. Topuklar üzerinde dönüp kaçmamalıdır. Yolda sebat göstermeli, ictihad sergilemelidir. Duraktaki süslere takılmamalıdır. Kıbleden şaşmamalıdır.

Sayfa: 48, Cüz: 3
----- 2.Bakara Suresi 286.Ayet -----
Allah bir kimseyi gücünün yettiğinin haricinde (bir şeyle) yükümlü tutmaz. Onun (nefsin) kazandığı iyilik kendi yararına, kötülük de kendi zararınadır. "Rabbimiz! Unutur yada yanılırsak bizi sorumlu tutma. Rabbimiz! Bize, bizden öncekilere yüklediğin gibi (ağır) yük (zorluk) yükleme. Rabbimiz! Bize güç yetiremeyeceğimiz şeyi de yükleme. Bizi affet. Bizi bağışla. Bize merhamet et. Sen bizim Mevlamızsın. Kafirler topluluğuna karşı bize yardım et."
Sayfa: 49, Cüz: 3
----- 3.Al-i İmran Suresi 6.Ayet -----
O (Allah), sizi rahimlerde dilediği şekilde şekillendirendir. O'ndan başka ilah (tanrı) olmayan, mutlak güç sahibi olan, hikmet sahibi olandır.
Sayfa: 128, Cüz: 7
----- 6.Enam Suresi 14.Ayet -----
De ki; "Gökleri (boyutları) ve yeryüzünü yaratan (programlayan), kendisi yedirdiği halde yedirilmeyen (bundan münezzeh olan) Allah'tan başkasını mı dost edineyim?" "Doğrusu ben (Sünnetullah'a) teslim (müslüman) olan ilk kimse olmakla emrolundum" de ve sakın şirk koşanlardan olma.
Sayfa: 136, Cüz: 7
----- 6.Enam Suresi 79.Ayet -----
"Doğrusu ben yüzümü (kıblemi - bakışımı) Hanif (Allah'ı birleyen) olarak semaları ve yeryüzünü yaratana (programlayana) yönelttim. Ben şirk koşanlardan değilim."

Yeryüzü kaydında Rububiyet nurundan yansıyanlardan perdelenme gafletini reddetme yolu ile fiil perdesinden kurtulup, esma ve sıfatları da geçip, Hakk'a vuslat edip Zat'a ererek, "Hanif" dinde karar kılmış.

Sayfa: 140, Cüz: 7
----- 6.Enam Suresi 110.Ayet -----
Biz onların gönüllerini ve bakışlarını çeviririz de (mucize gelse bile) ona ilk seferinde iman etmedikleri gibi (yine iman etmezler) ve onları azgınlıkları içinde bocalar halde bırakırız.
Sayfa: 141, Cüz: 8
----- 6.Enam Suresi 111.Ayet -----
Biz onlara melekleri indirmiş olsak, ölüler onlarla konuşsa, gözlerinin önüne her şeyi toplayıp karşılarına getirsek, Allah dilemedikçe (yine de) iman edecek değillerdi. Lakin onların çoğu (bunu) bilmezler.

Beyinleri iman etmeye programlanmamış, fıtratlarında iman etmek yok, esma terkipleri buna müsait değil. Dolayısıyla hiçbir mucize, hiçbir güç onları imana getiremez, Allah'ın dilemesi hariç.

Sayfa: 154, Cüz: 8
----- 7.Araf Suresi 42.Ayet -----
İman edip te salih amel işleyenler(e gelince) -ki biz hiçbir kimseyi kapasitesinin dışında yükümlü tutmayız-, işte onlar cennet ashabıdır. Onlar orada ölümsüzdürler (ebedi kalıcılardır).

"Biz hiçbir kimseyi kapasitesinin dışında yükümlü tutmayız"; Fâtır'ın sırrı, Vahdet'in sırrı bu ifadede saklı!!!

Sayfa: 172, Cüz: 9
----- 7.Araf Suresi 172.Ayet -----
Kıyamet günü; "Doğrusu biz bundan gafil (habersiz) idik" dersiniz diye (dememeniz için), bir zamanlar Rabbin Ademoğullarının sırtlarından zürriyetlerini (soylarını) almıştı da onları kendilerine şahit tutarak; "Ben sizin Rabbiniz değil miyim" (demişti). (Onlar da;) "Bilakis (öyle, buna) şahitlik ederiz" (demişlerdi).

*** Her insan fıtrat itibari ile Rabbine kuldur. Dünya metaası onu bu kulluktan saptırır. Bu ayetteki ifade insan fıtratındaki bu özelliğin bir !modelleme! olarak insan soyuna işlendiğini gösterir. Gerçek anlamda bireylerin yada ruhların yaratılması değildir. Ruh anne karnında dördüncü ayda cenine üflenir. ***

Bu, diğer birçoğu gibi hatırlamamız gereken bir data/bilgidir, o yüzden Kuran'da bir çok yerde bu ve diğer pek çok bilgiler için; "Hala akıl edip, !HATIRLAMAYACAK! mısınız?" der. Dünya perdeleri bizim bu bilgilere/hatırlamalara erişimimizi engeller. Ancak perdelerini kaldırabilenler bu ilimlere vakıf olabilir.

Sayfa: 173, Cüz: 9
----- 7.Araf Suresi 179.Ayet -----
And olsun ki, cehennem için birçok cin ve insan yarattık. Onların kalpleri vardır (lakin) onlarla (Hak'ikati) idrak edemezler, onların gözleri vardır (lakin) onlarla (basiretle) göremezler, onların kulakları vardır (lakin) onlarla işitemezler. İşte onlar davarlar gibidir, hatta daha da sapıtmışlardır. Onlar gafillerdir.

İnsan yaratılış olarak alt yapısı hayvan tabiatlıdır. Halife olması ayrıcalığı ile Allah tarafından insana, kendisini hayvanlardan ayırt edici melekeler bahşedilmiştir. Hayvan tabiatlı insan, dünya metaasına meylederek, sahip olduğu melekelerinden bihaber hale gelir ve onları kullanamaz. Adeta bir hayvan gibi yaşar. Hatta hayvandan beterdir. Hayvanın bir sınırı vardır. Ama insanın hırsının, açgözlülüğünün sınırı yoktur. Yer, içer, eğlenir, zevklenir. Ama kördür, sağırdır, gafildir. Bu halde ölüp, diğer boyutlara geçtiğinde ise gerekli enerjiyi toplayamadığından güçsüz kalır. Madde bataklığında çırpınır, durur. İşte bu, yeryüzüne (beden kaydına/tabiatına) saplanan insandır.

----- 7.Araf Suresi 180.Ayet -----
En güzel isimler Allah'ındır. O'na (Allah'a) onlarla (o isimlerle) dua edin. O'nun isimleri hakkında (Hak yoldan) sapanları bırakın. Onlar yaptıklarının karşılığını göreceklerdir (yaptıklarının cezasını çekeceklerdir).

İnsanın halifelik vasfı, Allah'ın bu güzel isimlerinden gelir. İnsanın "Rab terkibi" bunlardan oluşur. Bir bakıma bu isimler insanın hayvani tabiatının üzerine binmiş, yeryüzünde (beden kaydında) bu hayvan ile seyahat etmektedir. Kendindeki hayvana (tabiatına) gem vurup, bu isimlerini geliştirip, açığa çıkarabilenler bu dünyada bulunma nedenlerini doğru bir şekilde ifa etmiş olurlar. Tabiat hayvanının esiri olanlar ise Allah'tan ve kendindeki O'na ait isimlerden bi haber, bu dünyadan sırtlarına semer vurulmuş eşek misali geçer, giderler. Geçip gittikleri yerlerde de bu isimlerden mahrum kalıp, güçsüz düşer, zebanilerin oyuncağı haline gelirler.

Bir de kendindeki bu isimlerin gücünü nefsani istekleri yada tabiatının emrinde kullananlar, başkalarına ilahlık taslayanlar, zorbalık yapanlar ile başka varlıklarda açığa çıkan isimleri ilah edinenler vardır ki, bunlar da "Hak"ikat'ten (Hak yoldan) sapanlardır.

Sayfa: 178, Cüz: 9
----- 8.Enfal Suresi 23.Ayet -----
Allah onlarda bir hayır bilseydi (görseydi), elbette onlara işittirirdi. Eğer (Allah) onlara işittirseydi, (yine de) onlar dönerek yüz çevirirlerdi.
Sayfa: 226, Cüz: 12
----- 11.Hud Suresi 51.Ayet -----
"Ey kavmim! Sizden buna (risaletime) karşılık bir ücret istemiyorum. Benim ecrim (mükafatım), beni yaratandan (programlayandan) başkasına düşmez. Hala akıl erdirmeyecek misiniz?"
Sayfa: 246, Cüz: 13
----- 12.Yusuf Suresi 101.Ayet -----
"Rabbim! Sen bana mülk verdin ve sözlerin yorumunu öğrettin. Semaların ve yeryüzünün yaratıcısı (programlayıcısı), Sen hem dünyada hem de ahirette benim gerçek ve yegane dostumsun. Benim canımı müslüman (teslim olmuş) olarak al ve beni salihlerin arasına kat."
Sayfa: 255, Cüz: 13
----- 14.İbrahim Suresi 10.Ayet -----
Resulleri; "Göklerin ve yeryüzünün yaratıcısı (programlayıcısı) Allah hakkında mı şüphe var? O ki, günahlarınızdan sizi bağışlayıp belirli bir ecele (mühlete) kadar tehir etmek için sizi (doğru yola) davet ediyor" dediler. Onlar da; "Siz de bizim gibi bir beşerden başka bir şey değilsiniz. Atalarımızın kulluk etmekte olduğu şeylerden bizi uzaklaştırmak istiyorsunuz. Öyleyse bize apaçık bir ferman getirin" dediler.
Sayfa: 268, Cüz: 14
----- 16.Nahl Suresi 16.Ayet -----
(Daha nice) işaretler (yaratmıştır). Onlar yıldızla hidayete ererler.

Yıldız'ın Rabbi Fâtır, frekans okyanusunda, yıldızın kendisinde açığa çıkan/zuhur eden yayın ile (onun aracılığı ile) diğer varlıkların Rab terkiblerine etki eder, onları programlar. Allah'ın sistemi, Sünnetullah!!!

Sayfa: 271, Cüz: 14
----- 16.Nahl Suresi 50.Ayet -----
Üzerlerindeki Rablerinden korkarak (özlerinden gelen sese uyarak) emrolundukları şeyi yaparlar.

Tüm alemlerde gerçekleşen, zuhur eden "Tek'in Seyri"dir. Yaratılmışlar, kendilerini Yaratan'dan perdeli !!!benlik!!! zannındadır/yanılgısındadır.

Sayfa: 273, Cüz: 14
----- 16.Nahl Suresi 68.Ayet -----
Rabbin bal arısına şöyle ilham etti; "Dağlardan, ağaçlardan ve (insanların) kurdukları çardaklardan (kovanlardan kendine) evler edin."

Bal arısına ilham!!! Nasıl ola ki??? Bal arısının "Arş"ından gelen nur/ilim/data... Göklerden/semalardan geçen... Bal arısının Rabbinden... Fâtır'dan... Ve yeryüzü kaydında, şahitlerin/gözlemcilerin huzurunda "Bal arısı"...

----- 16.Nahl Suresi 69.Ayet -----
"Sonra da her meyveden ye. Akabinde, (sana) alıştırıldığı şekilde Rabbinin yollarını izle." Onların karınlarından insanlar için şifa olan, çeşitli renklerde bir içecek (bal) çıkar. Muhakkak ki bunda tefekkür edebilen bir toplum için bir alamet vardır.
Sayfa: 280, Cüz: 14
----- 16.Nahl Suresi 127.Ayet -----
Sabret. Sabrın, Allah ile (Allah'tan sana bahşedilen bir lütuf) olması dışında (senin kendinden muktedir olabileceğin bir şey) değildir. Onlara üzülme ve kurdukları tuzaklardan dolayı sıkıntı içerisinde olma.

Sabır da Allah'ın bahşettiği bir melekedir, bir lütuftur. Bu dünyada yaşadıklarımızın, bir olma/pişme süreci olduğundan bahsetmiştim. Yani yaşadıklarımız bizi pişiren/yoğuran/belli bir kıvama getiren vesilelerdir. Hal böyle olsa bile bunu idrak edip, hazmedebilmesi zordur. Çünkü insan bu dünyaya meyleder şekilde yaratılmıştır. Nefsi hep arzular, kolayı, rahatı, biriktirmeyi, mal-mülk sevgisini,..vb. Bu yüzden belli bir idrak seviyesine gelene kadar, özellikle yolun başında irade, azim ve en önemlisi sabır gelir. Tahkik seviyesine gelemesek de en kötü takliden başımıza gelenlere; "Bu da Allah'tandır" diyebilip, sabretmemiz gerekir. Ama "Sabır" da Allah'tandır. Yani sabır melekesi kendisinde işleyebilen "Kul", yanılgıya düşüp te kendin de bir güç var "zan"netmesin. Kendini ilahlaştırmasın. Bu lütfun da tıpkı diğerleri gibi göklerin ve yeryüzünün ve ikisi arasındaki her türlü "birim"in Malikü'l Mülk'ünden geldiğini unutmasın. Ancak hatırlayabilen "zerre"ler "Kül"e raptolur.

Sayfa: 282, Cüz: 15
----- 17.İsra Suresi 16.Ayet -----
Bir kasabayı helak etmek istediğimiz zaman oranın müreffehlerine emrederiz de onlar orada günahkar olup doğru yoldan saparlar. Böylece söz onların aleyhine gerçekleşir de orayı yerle bir ederiz.

Bu yine aynı ilkeye dayanır... Allah --> Esma --> Fiil... İşte bu sistemin adı "Sünnetullah"tır. Bu sistemi anlayabilirseniz, kafanızda birçok şey oturmuş olur. Nedenler, niçinler kalkar. Olması gereken oluyor, bunun aksi mümkün değil. Bir kasabanın helakine söz geçti ise/yazılı ise/takdir edildi ise, bunun için vesileler de hazırdır. Zaten vesilelerin de esma terkibleri ona göredir. Biz şahitlerin/gözlemcilerin bu sistemi çok iyi idrak etmesi/tefekkür etmesi gerekir. Peki şahitlerin hiç mi etkisi yok? "Mahlukat" var olduğu anda kendisinde genetiğinden ve doğumu sırasında gelen bir programa göre bir esma terkibi oluşur. "Mahlukat"ın esma terkibi hayatı boyunca gezegenler, ailesi, çevresi, toplum,..vb gibi çevresel etkilerce ve tabi kendince programlanmaya devam eder. Yapılan ibadetler, edilen dualar, kılınan namazlar, tutulan oruçlar, zikirler,..vb bunların hepsi beyinleri/esma terkiplerini programlar. Örneğin benim de şu an yapmaya çalıştığım bir çeşit programlamadır. Hem kendimi, hem de bu yazdıklarımı okuyanları. Tabiii şunu da belirtmekte fayda var. Yapılan tüm ibadetler de, edilen tüm dualar da takdirdendir!!! Hidayeti veren de yaşatan da yalnızca O!!! O'ndan gayrı bir ilah mı var???

Sayfa: 286, Cüz: 15
----- 17.İsra Suresi 51.Ayet -----
"Yada göğüslerinizde büyüyenlerden bir mahluk (olun yine de diriltileceksiniz)." Akabinde onlar; "Bizi eski halimize kim döndürecek?" diyecekler. De ki; "Sizi ilk defa yaratan (programlayan)." Ardından sana (alay eder bir şekilde) başlarını sallayarak; "Bu ne zaman (olacak)?" diyecekler. De ki; "Yakında olması umulur."
Sayfa: 289, Cüz: 15
----- 17.İsra Suresi 84.Ayet -----
De ki; "Herkes (her kul, birim, canlı/cansız varlık, mahlukat) yaradılışına (programına) uygun bir şekilde amel eder. Bu durumda, Rabbiniz kimin en doğru yolda olduğunu en iyi bilendir."

Firavun'un şakilesinde (yaradılışında/programında) Musa olmak yoktur, Musa'nın şakilesinde de Firavun olmak yoktur. Tersi her ikisinin de fıtratına aykırıdır. Firavun da, Musa da belli isimlerin toplamı olan "Esma Terkibi"nin vücut bulmuş halidir. Hamurun içine tuz da konur, şeker de, sonunda onun tuzlu mu yoksa tatlı mı olacağına yoğuran karar verir.

Sayfa: 299, Cüz: 15
----- 18.Kehf Suresi 55.Ayet -----
Kendilerine hidayet geldiğinde iman etmelerine ve Rablerinden mağfiret dilemelerine, kendilerine evvelkilerin sünnetinin gelmesinden veya göz göre göre azabın gelmesinden başka bir şey insanlara engel olmamıştır.

Kendilerine "Hak"ikat gelse de bundan faydalanıp hidayete eremeyişleri, fıtratlarından gelen takdirdendir. "Yazı" önlerine geçmiştir.

Sayfa: 305, Cüz: 16
----- 19.Meryem Suresi 12.Ayet -----
"Ey Yahya! Kitab'ı kuvvetle tut (sarıl)" (dedik). Daha çocukken ona hüküm (yönetme, sağduyu) vermiştik.
----- 19.Meryem Suresi 13.Ayet -----
(Ayrıca ona) katımızdan acıma duygusu ve temizlik (vermiştik). O, takva sahibi biriydi.
----- 19.Meryem Suresi 21.Ayet -----
(Cebrail;) "İşte bu şekilde, Rabbin dedi ki; Bu (işi yapmak) bana kolaydır. Bunu insanlara bir alamet ve bizden bir rahmet kılmamız için (bunu yapacağız). (Bu önceden) takdir edilmiş bir iştir" dedi.

Yani Hz.Meryem, "Takdir"in sebeplerini yaşıyor. Onda toplanan isimlerden zahir olan bu. Hz.Meryem kendinde toplanan isimleri kendi seçmedi, bu isimleri (kendini) geliştirmek için mihraba çekilmesi de aynı şekilde... Yani mihraba zaten çekilecekti ve bu olay zaten yaşanacaktı. Bunu değiştirmek kimsenin elinde değil. Hz.Meryem de diğer tüm "Kul"lar gibi bir "gözlemcidir/şahittir". Gözlemci olmazsa bu evren var olmaz!

Sayfa: 306, Cüz: 16
----- 19.Meryem Suresi 30.Ayet -----
(Çocuk/İsa) şöyle dedi; "Şüphesiz ki ben Allah'ın kuluyum. Bana Kitab'ı verdi ve beni nebi kıldı."
----- 19.Meryem Suresi 31.Ayet -----
"(Allah) her nerede olursam beni mübarek kıldı ve hayatta olduğum müddetçe bana namazı ve zekatı emretti."
----- 19.Meryem Suresi 32.Ayet -----
"Beni anneme saygılı (kıldı). Beni bedbaht bir zorba yapmadı."
Sayfa: 307, Cüz: 16
----- 19.Meryem Suresi 49.Ayet -----
Ardından, (İbrahim) onlarla ve Allah olmaksızın kulluk ettikleriyle ilişkisini kesince ona İshak ile Yakub'u bahşettik ve her birini nebi kıldık.
----- 19.Meryem Suresi 50.Ayet -----
Onlara rahmetimizden bahşettik ve onlar için çok yüksek bir doğruluk lisanı var ettik.
Sayfa: 313, Cüz: 16
----- 20.Ta Ha Suresi 41.Ayet -----
"Seni kendim için seçtim."
Sayfa: 316, Cüz: 16
----- 20.Ta Ha Suresi 87.Ayet -----
(Kavmindekiler;) "Biz sana verdiğimiz sözden kendi tasarruffumuz ile caymadık. Lakin o kavmin (Mısır halkının) süs eşyalarından bir takım yükler bize yüklenilmişti. Akabinde onları (ateşe) attık. Samiri de aynı şekilde attı" dediler.

Fıtratlarının gereği zahir oldu.

Sayfa: 325, Cüz: 17
----- 21.Enbiya Suresi 56.Ayet -----
(İbrahim) dedi ki; "Hayır. Rabbiniz, semaların ve yeryüzünün Rabbidir ki onları O yaratmıştır (programlamıştır). Ben de buna şahitlik edenlerdenim."
Sayfa: 326, Cüz: 17
----- 21.Enbiya Suresi 72.Ayet -----
Ona (İbrahim'e) İshak'ı ve bir de Yakub'u bahşettik. Hepsini salih kimseler kıldık.

"Salih kimseler kıldık." Burada "ceale" fiili kullanılmış. Yani Allah onları daha doğmadan o şekilde tasarlayıp yaratmış şeklinde. Fıtratları/Esma terkipleri bu şekilde oluşmuş. Bu ancak Teklik'ten bakıldığında anlaşılabilir. Kesretten bakanlar öyleyse bizim suçumuz ne, adalet filan gibi yeryüzü boyutu düşüncelerine kapılırlar. Bunlar iyice düşünülüp, idrak edilmesi gereken konular.

Sayfa: 331, Cüz: 17
----- 22.Hac Suresi 4.Ayet -----
Ona (şeytana); her kim kendisini dost edinirse o kimseyi saptırıp, alevli ateşin azabına rehberlik edeceği (sevk edeceği) yazılmıştır.
Sayfa: 333, Cüz: 17
----- 22.Hac Suresi 18.Ayet -----
Göklerdekilerin (boyutlardakilerin), yeryüzündekilerin, güneşin, ayın, yıldızların, dağların, ağaçların, hayvanların, insanlardan pek çoğunun ve üzerine azap hak olmuşların da pek çoğunun Allah'a secde ettiğini görmedin mi? Allah kimi hor görürse, onu şerefli kılacak kimse yoktur. Hiç şüphesiz Allah dilediğini yapar.

Bizim (!)cansız(!) olarak algıladıklarımız dağlar, taşlar, akılsız gördüğümüz hayvanlar ve üzerine azap olmuşlar da dahil her birim Allah'a secde etmektedir! Yani fıtratlarının gereğini ifa ederek, Allah'a olan kulluklarını yerine getirmektedirler.

Sayfa: 345, Cüz: 18
----- 23.Müminun Suresi 62.Ayet -----
Biz hiçbir nefsi gücünün yettiğinden başkasıyla yükümlü tutmayız. Katımızda Hak ile konuşan bir kitap (Levh-i Mahvuz) vardır. Onlar (haksızlığa uğratılarak) zulmedilmezler.
Sayfa: 374, Cüz: 19
----- 26.Şuara Suresi 200.Ayet -----
İşte bu şekilde biz bunu (Kuran'a inanmamayı) suçluların kalplerine soktuk.
----- 26.Şuara Suresi 201.Ayet -----
Elem verici azabı görene kadar ona (Kuran'a) iman etmeyeceklerdir.
Sayfa: 383, Cüz: 20
----- 27.Neml Suresi 80.Ayet -----
Doğrusu sen ölülere işittiremezsin, arkalarını dönüp gittikleri zaman sağırlara da çağrıyı duyuramazsın.

Ölüler bu dünyada Hakk'ı tanıyamadıklarından artık gittikleri yerde bu imkanları yoktur. Bu dünyaya gelen insanın görevi zaten Hakk'ı tanımaktır. Öncelikle kendinden zuhur eden sonra da diğer varlıklardan. Bu dünyada Hakk'ı tanıyıp özelliklerini kavrayabilen, burada kazandığı bu güç ile geçeceği boyutlarda varlığını sürdürebilir. Aksi takdirde zelil olanlardan, kaybedenlerden olur.

İşte bu dünya hayatında da bu (Hakk'a olan) çağrıya sağır olanlar için yapılabilecek bir şey yoktur. Onlara resul bile hidayet eyleyemez. Hidayet ancak Allah'ın takdiri iledir, resul ancak vesile olur. Sağırlar, bu çağrıya arkalarını dönüp giderler.

----- 27.Neml Suresi 81.Ayet -----
Sen asla körleri sapıklıklarından (vazgeçirip, onlara) hidayet (rehberlik) edebilecek değilsin. Ayetlerimize iman edenlerden başkasına (Hakk'a çağrıyı) işittiremezsin. İşte onlar (o iman edenler) teslim olanlardır (müslümanlardır).

Hidayet Allah'ın takdiri iledir. Resul ancak Hakk'a vesiledir, Sünnetullah'ı tebliğ edendir. Kör olarak yaratılanlar (takdir edilenler) bu dünya hayatından bu şekilde geçip gideceklerdir. Resul'un Hakk tebliğine iman edenler, teslim olanlardır (müslümanlardır).

Sayfa: 391, Cüz: 20
----- 28.Kasas Suresi 56.Ayet -----
Elbette sen sevdiğin kimseyi hidayete erdiremezsin. Fakat Allah dilediğini hidayete erdirir. O, hidayete erecekleri en iyi bilendir.
Sayfa: 392, Cüz: 20
----- 28.Kasas Suresi 68.Ayet -----
Rabbin dilediğini yaratır ve seçer. Onların ise seçim hakkı yoktur. Allah, onların şirk koştuklarından münezzeh ve yücedir.

Allah'ın isimleri Sünnetullah'taki düzene göre belli bir sistemde bir araya gelerek mahlukların Rab terkibini oluşturur. Hiçbir mahluk kendi Rab terkibini seçemez, kendi payına ne düşerse onu yaşar. İsimler yeryüzü boyutunda vücut bulur (zahir olur), fiilleri oluşturur. Mahluk ise "algısal" benliği ile "zan"neder.

Sayfa: 398, Cüz: 20
----- 29.Ankebut Suresi 27.Ayet -----
O'na (İbrahim'e) İshak'ı ve Yakub'u bahşettik. Zürriyetine nübüvveti ve Kitab'ı verdik. Bu dünyada ona ecrini verdik. Doğrusu o, ahirette de salihlerdendir.
Sayfa: 400, Cüz: 20
----- 29.Ankebut Suresi 40.Ayet -----
Akabinde, her birini günahı sebebiyle tuttuk (yakaladık). Böylece onlardan kiminin üzerine taşlar savuran rüzgaz gönderdik, kimini çığlık tuttu (yakaladı), kimini yerin dibine geçirdik, kimini de (suda) boğduk. Allah onlara zulmedecek değildi, lakin onlar kendi nefislerine zulmetmekteydiler.

Her kul fıtratı üzere yaşar, her kula yaşadıklarının karşılığı verilir. Haksızlık yok, zulüm yok. Haksızlık gereğini yapmamak, karşılığını vermemektir. İnce bir çizgi, dikkat!

Sayfa: 406, Cüz: 21
----- 30.Rum Suresi 30.Ayet -----
Yüzünü (benliğini/bakış açını/düşünce yapını) Hanif (yalnızca Allah'ı birleyen olarak) dine, Allah'ın insanları kendisi üzerine yarattığı (programladığı) fıtratına yönelt. Allah'ın yaratışında değişim olmaz. İşte bu dosdoğru dindir. Lakin insanların çoğu bilmezler.
Sayfa: 409, Cüz: 21
----- 30.Rum Suresi 52.Ayet -----
Şüphesiz sen ölülere işittiremezsin, arkalarını dönüp gittikleri zaman sağırlara da çağrıyı duyuramazsın.
----- 30.Rum Suresi 53.Ayet -----
Sen körleri de dalaletlerinden (kurtarıp) hidayete erdirebilecek değilsin. Ayetlerimize iman edenlerden başkasına işittiremezsin. Onlar teslim olanlardır (müslümanlardır).
Sayfa: 433, Cüz: 22
----- 35.Fatır Suresi 1.Ayet -----
Hamd, semaları ve yeryüzünü yaratan (programlayan), melekleri ikişer, üçer, dörder kanatlı resuller kılan Allah'a mahsustur. Yaratmada dilediğini arttırır. Hiç şüphesiz Allah her şeye Kadir'dir.
Sayfa: 439, Cüz: 22
----- 36.Yasin Suresi 7.Ayet -----
And olsun ki, onların çoğunun üzerine söz (hüküm - Levh-i Mahfuz'daki yazı/kader) Hak olmuştur (gerçekleşmiştir). Artık onlar iman etmezler.

Yazı/fıtrat/kader Hak'tır!

----- 36.Yasin Suresi 8.Ayet -----
Şüphesiz ki biz onların boyunlarına çenelerine kadar varan zincirli bağlar geçirmişizdir. Bu yüzden onlar başları yukarı kalkık vaziyettedirler.

Fıtratlarının gereği boyun eğemezler, itaat edemezler, rükuya ve secdeye gidemezler!!!

----- 36.Yasin Suresi 9.Ayet -----
Önlerinden bir set ve arkalarından bir set çektik. Böylece onları perdeledik. Artık (basiretle) göremezler.

Kör ve sağır olarak geldiler, kör ve sağır olarak gidecekler!

----- 36.Yasin Suresi 10.Ayet -----
Onları uyarsan da uyarmasan da birdir, iman etmezler.

Ne kendimizde ne başkasında iman istidatı olup olmadığını biz bilemeyiz. Biz hem kendimizi geliştirmek, ibadetlerimizi yerine getirmekle yükümlüyüz, hem de bunu başkalarına tavsiye etmekle. Hem kendimizi programlarız, hem de başkalarını. Sünnetullah bu şekilde işler. Düzen bu şekilde sağlanır. Belli bir sistem üzerine yürür. Ama siz kendinizden bilmeyin. Ne kendi imanınız ne de başkalarını imana getirip getiremeyeceğiniz sizden değildir. Sizde böyle bir güç yok. Mutlak Hâkim bir Tek Allah'tır!

----- 36.Yasin Suresi 11.Ayet -----
Sen ancak zikre tabi olan ve Rahman'dan gayb ile (bilinmeyene iman ederek) korkan kimseyi uyarabilirsin. Onu bir bağışlanma ve cömertçe bir ecir (mükafat) ile müjdele.

Kul belli bir fıtrat/program ile bu dünyaya gelir. Çevresel etkenler onu programlamaya devam eder. Kulun kendisi de kendini programlamaya devam eder. Siz başkalarını imana davet edip, onlara yol gösterebilirsiniz. Eğer onda o istidat, o program, o fıtrat varsa!!!, o zaman sizin ona yaptığınız tavsiye/program onda bir açılım, beyninde kilitli devrelerin açılımını sağlar. Herkes, her birim programlama aracıdır/vesiledir. Resuller vesiledir, kitaplar vesiledir, insanlar vesiledir, cinler vesiledir, şeytan vesiledir, !!!ameller!!! vesiledir... Vesileleri ilah edinmeyin! "Lâ ilâhe illAllah" diyebilirseniz, hepsi yıkılır!!! Hak gelir, batıl zail olur!

----- 36.Yasin Suresi 12.Ayet -----
Şüphesiz ki ölüleri biz diriltiriz, sundukları şeyleri (işledikleri amellerini) ve eserlerini (geride bıraktıklarını) biz yazarız. Biz her şeyi apaçık bir kitapta (Levh-i Mahfuz'da) tek tek saymışızdır.

Bize göre bir "zaman" zannında "yazı"yı yaşıyoruz. Şahitlik/gözlemcilik ediyoruz. Yaşanmış ve bitmiş...

Sayfa: 440, Cüz: 22
----- 36.Yasin Suresi 22.Ayet -----
"Bana ne oluyor ki, beni yaratana (programlayana) kulluk etmeyeyim. Ancak O'na döndürüleceksiniz."

Her kul fıtratına uygun amel eder. Aksi mümkün değildir.

Sayfa: 462, Cüz: 24
----- 39.Zümer Suresi 46.Ayet -----
De ki; "Semaları ve yeryüzünü yaratan (programlayan), gaybı (görülmeyeni/algılanmayanı) ve şehadeti (görüleni/algılananı) bilen Allah'ım! Hakkında ihtilafa düştükleri şeylerde kulların arasında Sen hüküm verirsin."
Sayfa: 483, Cüz: 25
----- 42.Şura Suresi 11.Ayet -----
Göklerin (boyutların) ve yeryüzünün yaratıcısı (programlayıcısı) sizin için kendinizden eşler, hayvanlardan da çiftler var etmiştir. (Allah) orada (yeryüzünde) sizi yoktan var edip etrafa dağıtmaktadır. Bunun (böyle bir sistemin) benzeri olan hiçbir şey yoktur. O (Allah) her şeyi işitendir, basiret sahibidir.
----- 42.Şura Suresi 13.Ayet -----
(Allah) Nuh'a emrettiği, sana vahyettiğimiz, İbrahim'e, Musa'ya ve İsa'ya -"Dinin gereklerini yerine getirin ve onda bölünüp dağılmayın" diye- emrettiğimiz dinden olan şeyleri size de kanun olarak koymuştur. Kendilerini davet ettiğin şey müşriklere katlanılmaz oldu. Allah dilediğini kendine seçer, kendisine yönelen kimseyi kendine iletir (ulaşmasını sağlar).
Sayfa: 490, Cüz: 25
----- 43.Zuhruf Suresi 27.Ayet -----
"Ancak beni yaratan (programlayan) hariç. Hiç şüphesiz O (Allah) beni hidayete erdirecektir."
----- 43.Zuhruf Suresi 32.Ayet -----
Rabbinin rahmetini onlar mı paylaştırıyorlar? Dünya hayatındaki geçimliklerini aralarında biz takdir ettik. Bazısı bazısını işini gördürme bakımından kullansın diye bazısını bazısının üzerine dereceler bakımından yükselttik. Rabbinin rahmeti ise onların toplayıp biriktirdikleri (dünyalık) şeylerden daha hayırlıdır.
Sayfa: 575, Cüz: 29
----- 74.Müddessir Suresi 31.Ayet -----
Ateş (cehennem) ashabını (bekçilerini) meleklerden başkası olarak var etmedik. Onların sayısını (bu şekilde net olarak) kılmamız (bildirmemiz); (nankörlük edip, gerçekleri gizleyip örterek) küfre düşenlere bir fitne (imtihan) olması, kendilerine kitap verilenlerin yakîn (kesin bilgi) sahibi olması, iman edenlerin iman bakımından artması, kendilerine kitap verilenlerin ve iman edenlerin şüpheye düşmemesi, kalplerinde hastalık bulunanların ve (nankörlük edip, gerçekleri gizleyip örterek) küfre düşenlerin; "Allah bununla misal olarak ne (anlatmak) istedi (kastetti)?" demesi dışında bir şey değildir. İşte bu şekilde Allah dilediği kimseyi saptırır, dilediğine de hidayet eyler. Rabbinin ordularını kendisinden başkası bilmez. Bu, beşere bir hatırlatmadan başka bir şey değildir.

Aslında yapılan yayın herkes (her alıcı beyin) için aynıdır da alıcılar (beyinler/programları) farklıdır. Farklı esma terkiplerinden oluşan "mahluklar", gelen "data"yı kendi veritabanlarında farklı farklı yorumlayıp, açığa farklı hallerde izhar ederler. Hidayet her beyne gelir de her beyin bunu değerlendiremez. Fitne de aynı şekilde, kimini zelil eder, kiminin de derecesini yükseltir. Bu, "Sünnetullah" sisteminin teknik olarak işleyişidir. Bunu anlayabilen artık Külli irade, Cüzi irade gibi bir ikileme düşmez. Sistemi anlamak aslında basittir. Zor olan beyinlerdeki yanlış programları yıkabilmektir.