Kuran'da farklı bakış açılarından pencereler vardır. Bazı ayetler "Vahdet"ten bir pencere açar; Allah dilediğini yapar, dilediğini hidayete erdirir, dilediğini saptırır, dilediğini kör ve sağır bırakır ki bu yüzden Hak çağrıyı işitemezler şeklindedir. Bir diğer bakış açısı olarak da "Kesret" penceresi vardır; Herkes bu dünyada ne yaparsa, ahirette de onun karşılığını görür.

Siz hangi pencereden bakmak istiyorsunuz, önemli olan bu. Kesretten başlayıp, Tek'e ulaşmaya çalışanlar da olabilir, benim kesret ile işim olmaz, ben direk Tek'e bakarım diyen de olabilir. Allah'a giden yollar farklı farklı olabilir.

Ama şu hakikati unutmayın; Allah vardır, gerisi hayaldir. Allah vardır, Allah'ın isimleri/sıfatları vardır, isimlerden fiiller meydana gelir, farklı frekans algılarında/farklı boyutlarda bu fiiler o boyutun algısına göre var olan birimlerden zahir olur, sonra bizim algı frekansımıza göre konuşursak, biz yeryüzünde falanca kişi filanca eylemi gerçekleştirdi deyip, isimlerden türeyen fiillere kendi "zan"nımızca failler atfederiz.

Olan aslında budur da, işte madde/yeryüzü kaydı biz "şahitleri/gözlemcileri" yanıltır, kesret mi Tek'lik mi, külli irade mi, cüzi irade mi gibi ikilemlere düşeriz.

Sayfa: 12, Cüz: 1
----- 2.Bakara Suresi 88.Ayet -----
(Yahudiler;) "Kalplerimiz kaplıdır (örtülüdür)" dediler. Aksine, Allah (nankörlük edip) küfre düşmelerinden dolayı onları lanetlemiştir. Bu sebeple onlar ne de az iman ederler.
Sayfa: 13, Cüz: 1
----- 2.Bakara Suresi 93.Ayet -----
Hani, "Size verdiğimizi (Tevrat'ı) sıkıca tutun (sımsıkı sarılın) ve dinleyin" (diyerek) Tur Dağı'nı üzerinize kaldırıp, kesin sözünüzü almıştık. Onlar da; "İşittik ve isyan ettik" demişlerdi. Küfürleri sebebiyle buzağı (sevgisi) kalplerine telkin edildi. De ki; "Eğer (gerçekten) iman edenler iseniz, imanınızın size emrettiği ne kötü bir şeydir".
Sayfa: 17, Cüz: 1
----- 2.Bakara Suresi 119.Ayet -----
Muhakkak ki biz seni Hak ile (rahmetimizin) müjdecisi ve (azabımızın) uyarıcısı olarak gönderdik. Sen, cehennem ashabından sorumlu tutulacak değilsin.

Sen sadece Hak'kın tezahürüne, ilminin açığa çıkışına bir vesilesin. İnsanların cennete yada cehenneme gitmelerinde senin bir sorumluluğun (Hak'tan geleni iletmekten başka bir müdahil olman) yok. Herkes "Yaratıldığı fıtrat" üzerine yaşar ve o şekilde haşrolunur. Sen yada başka herhangi bir "mahluk" bunu değiştirmeye muktedir değildir.

Sayfa: 18, Cüz: 1
----- 2.Bakara Suresi 124.Ayet -----
Bir zamanlar Rabbi, İbrahim'i bir takım kelimeler ile sınamıştı sonrasında o onları tamamlayınca (Rabbi) şöyle buyurmuştu; "Muhakkak ki ben seni insanlara bir önder kılacağım", o da (İbrahim de); "Ya benim neslimden?" demişti, (Rabbi de) şöyle cevap vermişti; "Benim ahdim (verdiğim söz) zalimlere mazhar olmaz (ulaşmaz)."
Sayfa: 21, Cüz: 2
----- 2.Bakara Suresi 142.Ayet -----
İnsanlardan bir takım beyinsizler; "Onları bulundukları kıbleden çeviren nedir?" diyeceklerdir. De ki: "Doğu da batı da Allah'a aittir. O dilediği kimseyi dosdoğru bir yola hidayete erdirir."
Sayfa: 32, Cüz: 2
----- 2.Bakara Suresi 213.Ayet -----
İnsanlar tek bir ümmetti. Ardından Allah, müjdeleyici ve uyarıcı olarak nebiler gönderdi ve ihtilafa düştükleri konularda insanların arasında hüküm vermesi için onlarla (nebilerle) beraber Hak ile kitabı indirdi. Aralarında kıskançlık olanlar dışında kimse onun (kendilerine verilen kitap) hakkında kendilerine apaçık deliller gelmesinden sonra ihtilafa düşmedi. Bunun üzerine Allah, izni ile iman edenleri, hakkında Hak'tan (Hak'ikatten ayrılıp farklı yollara) ihtilafa düştükleri konuda doğru yola hidayet eyledi. Allah dilediğini dosdoğru yola hidayet eyler.
Sayfa: 41, Cüz: 3
----- 2.Bakara Suresi 253.Ayet -----
İşte bu resullerin bazısını bazısına üstün kıldık. (Hatta) Allah (bizzat) onlardan biri ile konuştu. Bazısını da derecelerle yükseltti. Meryem oğlu İsa'ya da apaçık deliller verdik ve Ruhul Kudüs ile onu destekledik. Şayet Allah dileseydi onlardan (resullerden) sonrakiler (sonra gelenler), kendilerine apaçık deliller geldikten sonra birbirleriyle savaşmazlardı. Lakin ihtilafa düştüler. Böylece onlardan kimi iman etti, kimi de (nankörlük edip, gerçekleri gizleyip örterek) küfre düştü. Şayet Allah dileseydi birbirleriyle savaşmazlardı. Lakin Allah dilediğini yapar.
----- 2.Bakara Suresi 255.Ayet -----
Allah, O'ndan başka ilah (tanrı) olmayan, Hayy (bütün hayatların kaynağı diri) olan, Kayyum (bütün varlığın idaresini yürüten her an daim) olandır. O'nu ne bir uyuklama tutabilir, ne de bir uyku. Semalarda ve yeryüzünde ne varsa O'nundur. İzni olmaksızın O'nun katında şefaatte bulunacak kimdir? (Kullarının) önlerindekileri (yapacaklarını) ve arkalarındakileri (yaptıklarını) bilir. İlminden, Kendisinin dilediği kadarından başka bir şey kavrayamazlar. O'nun kürsüsü, (bütün) semaları ve yeryüzünü kaplayıp kuşatmıştır. O ikisini (semaları ve yeryüzünü) koruyup gözetmek O'na güç gelmez. O çok yücedir, çok büyüktür.
Sayfa: 44, Cüz: 3
----- 2.Bakara Suresi 269.Ayet -----
(Allah) dilediği kimseye hikmeti verir. Hikmet her kime verilmişse, ona pek çok hayır verilmiştir. (Bunu) akıl sahiplerinden başkası akıla getirip hatırlayamaz.
Sayfa: 45, Cüz: 3
----- 2.Bakara Suresi 272.Ayet -----
Onları hidayete erdirmek sana düşmez, ancak Allah dilediği kimseyi hidayete erdirir. Hayırdan ne infak ederseniz kendiniz içindir. (Zaten) siz, Allah'ın yüzünü (açığa çıkışını) arzulamaktan başka (bir nedenle) infak etmezsiniz. Hayırdan ne infak ederseniz haksızlığa uğratılmadan size (karşılığı) tam olarak yerine getirilir.
Sayfa: 48, Cüz: 3
----- 2.Bakara Suresi 284.Ayet -----
Göklerde ve yeryüzünde olanlar Allah'a aittir. Nefislerinizdekini açığa vursanız da, gizleseniz de Allah onunla sizi hesaba çeker. Ardından dilediğini bağışlar, dilediğini de azaba uğratır. Allah her şeye Kadir'dir.
Sayfa: 49, Cüz: 3
----- 3.Al-i İmran Suresi 8.Ayet -----
(Onlar şöyle dua ederler;) "Rabbimiz! Bizi hidayete erdirdikten sonra kalplerimizi (Hak'tan) saptırma, bize katından bir rahmet bahşet. Hiç şüphesiz Sen karşılıksız veren, bağışı çok olansın."
Sayfa: 52, Cüz: 3
----- 3.Al-i İmran Suresi 26.Ayet -----
De ki; "Mülkün sahibi olan Allah'ım! Sen dilediğin kimseye mülkü verir, dilediğin kimseden de çekip alırsın. Dilediğin kimseyi aziz kılar, dilediğin kimseyi de zelil edersin. Hayır Senin elindedir. Hiç şüphesiz Sen her şeye Kadir'sin."
----- 3.Al-i İmran Suresi 27.Ayet -----
"Geceyi gündüze, gündüzü geceye girdirirsin. Ölüden diriyi, diriden ölüyü çıkarırsın. Dilediğini de hesapsızca rızıklandırırsın."

Zahir anlamının yanında gece/gündüz şeklindeki ifadeleri insanın ruhsal durumu olarak da değerlendirebilirsiniz.

Sayfa: 65, Cüz: 4
----- 3.Al-i İmran Suresi 128.Ayet -----
Bu işten sana bir şey (sorumluluk) yoktur. (Allah,) ya tövbelerini kabul eder yada onlara azap eder (senin yapabileceğin/değiştirebileceğin bir şey yoktur). Gerçekten onlar zalimlerdir.

Burada geçen "Allah, tövbelerini isterse kabul eder, isterse etmez", "Canım isterse ederim, istemezse etmem" gibi insancıl bir düşünce değildir!!! Bu "Sünnetullah"ın işleyişi şeklinde olup, tamamen bir düzen içerisindedir. İnsanlar ne kendi akıbetlerini, ne de başkalarının akıbetlerini bilemez. Resuller de kendilerine özel olarak bildirilmediyse, onlar da bilemez. Gaybı yalnız Allah bilir, bazen bir kısmını dilediği kuluna açması istisna. Yani, resul yada bir başkası sadece tebliğ edicidir. Karşısındakinin yazısında/kaderinde ne olduğunu bilemez ve de değiştiremez. "Sünnetullah" adlı sistemde, o kişinin doğumunda ona ne yüklendiyse onu yaşayacaktır!!! İşte aslında kaderinde falanca yazılıydı da, iman etti, dua etti de kaderi değişti, yanılgısına düşmeyin!!! Ettiği dua da kaderdendir, karşısına bir resul yada başka birinin çıkıp onu uyarması da kaderdendir!!! "Zan" derki; "Bak, şansı yaver gitti de salih bir kimse ile tanıştı, onu doğru yola sevk etti...". Vesilelere takılmayın!!! Vesilelerin arkasındakini görmeye çalışın!!! Yoksa vesileler sizi Allah'tan başka ilahlar edinmeye kadar götürür!!! İşte bu "Allah dilediğini yapar"a güzel bir örnektir. "Allah dilediğini yapar" ama nasıl??? Bir insanın dilediğini yapması gibi değil!!! İşte bu "Sünnetullah"!!! İşte bu evrensel NİZAM/DÜZEN!!!

----- 3.Al-i İmran Suresi 129.Ayet -----
Göklerde ve yeryüzünde olan ne varsa Allah'ındır. Dilediği kimseyi bağışlar, dilediğine de azap eder. Allah çok bağışlayandır, Rahim'dir.
Sayfa: 67, Cüz: 4
----- 3.Al-i İmran Suresi 145.Ayet -----
Allah'ın izni olmadan hiçbir nefis için yazılı (belirli) bir vadeye kadar ölmek yoktur. Kim dünya mükafatını isterse, kendisine ondan veririz. Her kim de ahiret sevabını isterse, ona da ondan veririz. Şükredenlere karşılığını vereceğiz.
Sayfa: 73, Cüz: 4
----- 3.Al-i İmran Suresi 182.Ayet -----
"Bu (azap), ellerinizin sunduğu (yaptıklarınız) ve Allah'ın kullara karşı zalim olmaması sebebiyledir."
Sayfa: 97, Cüz: 5
----- 4.Nisa Suresi 124.Ayet -----
Erkek veya kadın, kim iman etmiş olarak salih ameller işlerse, işte onlar cennete girerler ve onlara zerre kadar zulmedilmez.
Sayfa: 122, Cüz: 7
----- 5.Maide Suresi 94.Ayet -----
Ey iman edenler! Allah kimin kendisinden gayb ile (bilinmeyene, görülmeyene iman ederek) korktuğunu bilmek için ellerinizin ve mızraklarınızın ulaşabileceği avdan bir şeyle sizleri deneyecektir. O halde kim bundan (bu açıklamadan) sonra haddi aşarsa, artık onun için elem verici bir azap vardır.

Allah'ın, yarattığı kulunun her halini zaten biliyor olmaması mümkün mü??? Kesret ile perdelenenler, fiil tevhidinde takılıp isimlere, isim tevhidinde takılıp sıfatlara, sıfat tevhidinde takılıp Zat'a eremeyenler için böyle ayetler vardır!!! Siz perdelenenlerden olmayın.

Sayfa: 130, Cüz: 7
----- 6.Enam Suresi 35.Ayet -----
Eğer onların (senin kendilerini Hakk'a olan davetinden) yüz çevirmeleri sana katlanılmaz olduysa, o halde yerin içinde bir tünel (açıp) yada gökyüzünde bir merdiven (dikip, mucize) aramaya ve böylece onlara bir mucize getirmeye güç yetirebiliyorsan (yap). Şayet Allah dileseydi, onları hidayet üzere toplardı. O halde sakın ha sen cahillerden olma!
Sayfa: 131, Cüz: 7
----- 6.Enam Suresi 39.Ayet -----
Ayetlerimizi yalanlayanlar, karanlıklar içindeki sağır ve dilsizlerdir. Allah, dilediği kimseyi saptırır, dilediği kimseyi de dosdoğru bir yol üzere kılar (koyar).

Öyleyse amellerimiz ne olacak! Ben iyi bir insanım, şunu yaptım, bunu yaptım! Amellerimiz ile mi cennete gireriz, Allah'ın dilemesi ile mi? Ben! "Ben" yanılgısından kurtulamayanlar Allah'ı gerçek anlamda tanıyamazlar. Ancak taklit yollu gökte var "zan"nettikleri tanrılarına "tapınırlar". Peki Allah bana bunu niye yaptı, niye böyle yarattı, niye beni şaki kıldı... Diyorsan, hala "Ben" yanılgısındasın. La mevcude illAllah! Allah vardır, isimleri/sıfatları vardır, isimlerin fiilleri vardır. Tek Fail vardır. Tek Zahir vardır. Sen farklı yüzler görürsün. Rabbinin yüzünü görürsün, başkalarının Rablerinin yüzünü görürsün. Cennette kimin yüzünü görecen? Hala hatıra getirip, akıl erdiremiyecek misin?

Sayfa: 140, Cüz: 7
----- 6.Enam Suresi 105.Ayet -----
(Perdelenmişlerin) sana; "Sen (bunları bir yerlerden okuyup) öğrenmişsin" demesi hem de bilen bir topluma onu (Kuran'ı) izah edelim diye ayetleri işte bu şekilde açıklıyoruz.

Aynı yayının/hidayetin farklı alıcılarda/fıtratlarda farklı farklı tezahürü!!! Sorumlu Kim???

----- 6.Enam Suresi 107.Ayet -----
Şayet Allah dileseydi şirk koşmazlardı. Biz, seni onların üzerine koruyucu kılmadık. Sen onlar üzerine vekil de değilsin.
----- 6.Enam Suresi 108.Ayet -----
Allah olmaksızın dua ettiklerine sövmeyin, yoksa onlar da haddi aşıp bilgisizce Allah'a söverler. İşte bu şekilde her ümmete amellerini süsledik (gittikleri yolun doğru olduğuna inandırdık). Sonra onların dönüşleri (başlangıç/kaynak noktaları) ancak Rablerinedir. Akabinde O, yapmakta olduklarını kendilerine bildirecektir.

Amelleriyle övünenler, amellerine güvenenler!!! Uyanma vakti size de gelecek!

----- 6.Enam Suresi 109.Ayet -----
Kendilerine bir mucize gelmesi halinde ona kesinlikle iman edeceklerine dair var güçleriyle Allah'a yemin ettiler. De ki; "Mucizeler ancak Allah katındadır." Onlara (mucize) gelse bile iman etmeyecek olduklarını size ne hissettirecek (farkına varmanızı sağlayacak)?

İman mucize ile olmaz, ancak Allah'ın bir lütfudur!!!

----- 6.Enam Suresi 110.Ayet -----
Biz onların gönüllerini ve bakışlarını çeviririz de (mucize gelse bile) ona ilk seferinde iman etmedikleri gibi (yine iman etmezler) ve onları azgınlıkları içinde bocalar halde bırakırız.
Sayfa: 141, Cüz: 8
----- 6.Enam Suresi 111.Ayet -----
Biz onlara melekleri indirmiş olsak, ölüler onlarla konuşsa, gözlerinin önüne her şeyi toplayıp karşılarına getirsek, Allah dilemedikçe (yine de) iman edecek değillerdi. Lakin onların çoğu (bunu) bilmezler.

Beyinleri iman etmeye programlanmamış, fıtratlarında iman etmek yok, esma terkipleri buna müsait değil. Dolayısıyla hiçbir mucize, hiçbir güç onları imana getiremez, Allah'ın dilemesi hariç.

Sayfa: 143, Cüz: 8
----- 6.Enam Suresi 125.Ayet -----
Allah kimi hidayete erdirmek isterse onun göğsünü İslam'a açar (genişlik verir). Kimi de saptırmak isterse sanki göğe yükseliyormuş gibi göğsüne sıkıntılı bir darlık kılar (koyar). İşte bu şekilde Allah, iman etmeyenlerin üzerine pislik kılar (onları pislik içinde bırakır).
----- 6.Enam Suresi 126.Ayet -----
Bu, Rabbinin dosdoğru yoludur. Akıla getirip hatırlayacak bir toplum için ayetleri (ayrıntılı bir biçimde) açıkladık.

"Bu"ndan kasıt, bir önceki ayette açıklanan Allah'ın sisteminin yani "Sünnetullah"ın en doğru yol/yöntem/sistem olduğuna bu ayette vurgu yapılıp, bunu da ancak "hatıralayabilen"lerin idrak edebileceğinden bahsediyor. Yani küll/cüz yanılgısında hayat sürdürenlerin anlaması mümkün değil.

Sayfa: 147, Cüz: 8
----- 6.Enam Suresi 148.Ayet -----
(Allah'a) şirk koşanlar; "Şayet Allah dileseydi ne biz ne de atalarımız şirk koşmaz, hiçbir şeyi de haram kılmazdık" diyeceklerdir. Onlardan öncekiler de şiddetimizi tadana kadar aynı şekilde yalanladılar. (Onlara;) "Bize karşı ortaya koyabileceğiniz (haklı olduğunuzu ispat edecek) bir bilgiye sahip misiniz? Zan dışında bir şeye tabi olmuyorsunuz ve siz tahmin edenlerden başkası değilsiniz" de.

Söyledikleri bir bakıma doğru. Ancak bunu söyleyen nefisleri. Buna şöyle bir misal verebiliriz; Özündeki "Hakk"a dayanarak, benliğinden sıyrılmış, nefsini terbiye etmiş, yakîn elde etmiş birinin "Ene'l Hak" demesi ile, hevasından bunu söyleyenin dedikleri bir değildir. Yani, Allah'a, Allah'ın varlığına, Sünnetullah'a iman etmiş, Sünnetullah'ın ne olduğunu kavramış, Fâtır'ın Hâlik'ten farkını bilmiş, "Hak'ikati"ndeki varlığı idrak ederek esma terkibini oluşturan "Rab"bini tanımış, yoklukta varlığını keşfetmiş birinin "Teklik" penceresinden bakıp, "Allah dilediğini yapar. Dilerse beni hidayete de erdirir, dilerse küfre de saptırır. Benim hiçbir dahilim, iradem yoktur" demesi kabul edilebilir. Ama o seviyeye gelmemiş, sırf Allah'ı ve resulünü, resulünün getirdiği "Hak'ikati" yalanlamak için bu şekilde konuşanlar "Kafir"dir. Aradaki fark iyi anlaşıla.

----- 6.Enam Suresi 149.Ayet -----
De ki; "Üstün delil Allah'ındır. Şayet O dileseydi, sizin hepinizi hidayete erdirirdi."
Sayfa: 149, Cüz: 8
----- 6.Enam Suresi 162.Ayet -----
De ki; "Şüphesiz benim namazım, ibadetlerim, hayatım ve ölümüm alemlerin Rabbi Allah içindir."

Bende açığa çıkan Allah'ın isimleridir. Benim Allah'tan gayrı bir varlığım yoktur. Allah'ın bu varlığa isimleri aracılığıyla bahşettiği sırat-ı müstakim çalışmaları (ibadetler), yine Allah'ın bu varlıktaki esmalarını güçlendirmek, geliştirmek içindir. Bu çalışmalar sonucunda bendeki isim terkibinde yaşananlar da yine bana ait değildir. Varlığı olmayanın mülkü de olmaz. Ne ilkinde ne de sonrakilerde bir mülküm, bir iddiam yoktur. Yaşadıklarım ve yaşayacaklarım yalnız O'na aittir. Yaşatan O'dur. Kendinde kendini seyreden O'dur.

Sayfa: 154, Cüz: 8
----- 7.Araf Suresi 42.Ayet -----
İman edip te salih amel işleyenler(e gelince) -ki biz hiçbir kimseyi kapasitesinin dışında yükümlü tutmayız-, işte onlar cennet ashabıdır. Onlar orada ölümsüzdürler (ebedi kalıcılardır).

"Biz hiçbir kimseyi kapasitesinin dışında yükümlü tutmayız"; Fâtır'ın sırrı, Vahdet'in sırrı bu ifadede saklı!!!

Sayfa: 172, Cüz: 9
----- 7.Araf Suresi 178.Ayet -----
Allah kime hidayet ederse, artık o hidayete erendir (doğru yolu bulandır). Kimi de saptırırsa, işte onlar da hüsrana uğrayanlardır.
Sayfa: 173, Cüz: 9
----- 7.Araf Suresi 179.Ayet -----
And olsun ki, cehennem için birçok cin ve insan yarattık. Onların kalpleri vardır (lakin) onlarla (Hak'ikati) idrak edemezler, onların gözleri vardır (lakin) onlarla (basiretle) göremezler, onların kulakları vardır (lakin) onlarla işitemezler. İşte onlar davarlar gibidir, hatta daha da sapıtmışlardır. Onlar gafillerdir.

İnsan yaratılış olarak alt yapısı hayvan tabiatlıdır. Halife olması ayrıcalığı ile Allah tarafından insana, kendisini hayvanlardan ayırt edici melekeler bahşedilmiştir. Hayvan tabiatlı insan, dünya metaasına meylederek, sahip olduğu melekelerinden bihaber hale gelir ve onları kullanamaz. Adeta bir hayvan gibi yaşar. Hatta hayvandan beterdir. Hayvanın bir sınırı vardır. Ama insanın hırsının, açgözlülüğünün sınırı yoktur. Yer, içer, eğlenir, zevklenir. Ama kördür, sağırdır, gafildir. Bu halde ölüp, diğer boyutlara geçtiğinde ise gerekli enerjiyi toplayamadığından güçsüz kalır. Madde bataklığında çırpınır, durur. İşte bu, yeryüzüne (beden kaydına/tabiatına) saplanan insandır.

Sayfa: 174, Cüz: 9
----- 7.Araf Suresi 188.Ayet -----
De ki; "Allah dilemedikçe ben kendime ne bir fayda ne de bir zarar vermeye (gücüne) sahip değilim. Gaybı biliyor olsaydım daha çok hayır (elde etmek) isterdim, başıma da (hiçbir) kötülük gelmezdi. Ben iman edecek bir kavim için bir uyarıcı ve müjdeleyiciden başka bir şey değilim."
Sayfa: 178, Cüz: 9
----- 8.Enfal Suresi 17.Ayet -----
Onları siz öldürmediniz, ancak Allah öldürdü. Attığın zaman da sen atmadın, lakin Allah attı. (Allah bunu,) iman edenleri kendisinden güzel bir imtihanla denemek için (yapmıştır). Hiç şüphesiz Allah her şeyi işitendir, her şeyi hakkıyla bilendir.

Sınav yada imtihan denen sistem, aslında bizlerin pişmesi, yoğrulması için başımızdan geçen badirelerdir. Yani bunları tecrübe kazanma vesilesi olarak görmeliyiz. Başımıza gelen "bize göre" iyi yada kötü her ne varsa, bunlar hep bizi tamama erdirmek içindir. Allah zaten neyin ne olduğunu bildiği, zaman kavramının olmadığı, sadece "An" olması nedeni ile Allah'ın kullarını deneyip te imtihan sonucuna göre bir değerlendirme yapması gibi bir durum söz konusu değildir. İmtihan/sınav kavramı kesret boyutundan bakıldığında kulların sistemi anlaması için getirilen tabirlerdir. Vahdet boyutundan bakıldığında ise isim, fiil, fail,.., hepsi Tek bir varlığa aittir. Kullar 'Zan'na tabidir.

----- 8.Enfal Suresi 23.Ayet -----
Allah onlarda bir hayır bilseydi (görseydi), elbette onlara işittirirdi. Eğer (Allah) onlara işittirseydi, (yine de) onlar dönerek yüz çevirirlerdi.
Sayfa: 181, Cüz: 10
----- 8.Enfal Suresi 42.Ayet -----
Hani, siz vadi yamacına en yakın, onlar ise en uzaktaydılar, kervan ise sizden daha aşağıdaydı. Şayet (savaş için) sözleşseydiniz (onların sizden üstün  olduğunu fark ettiğinizde, düşmanla) buluşma hususunda ihtilafa düşerdiniz (savaşa yanaşmazdınız). Ancak Allah, yapılmış olan bir işi önceden takdir etmek, helak olan kimsenin apaçık bir delilden helak olması ve hayatta kalan kimsenin de (yine) apaçık bir delilden hayatta kalması için (böyle yaptı). Hiç şüphesiz Allah her şeyi işitendir, her şeyi hakkıyla bilendir.

Vesileler...Vesileler...Vesileler

----- 8.Enfal Suresi 44.Ayet -----
(Yine) o zaman (Allah), yapılmış (önceden takdir edilmiş) olan bir işi yerine getirmek için (kafirler ordusu ile) karşılaştığınızda onları sizin gözlerinizde az gösteriyordu, sizi ise onların gözlerinde azaltıyordu. İşler yalnız Allah'a döndürülür.
Sayfa: 202, Cüz: 11
----- 9.Tevbe Suresi 106.Ayet -----
(Allah'ın resulü ile sefere çıkmaktan geri kalan) diğer bir grup da Allah'ın emrine tehir edilmişlerdir. (Allah) onları ya azaba uğratır yada tövbelerini kabul eder. Allah her şeyi hakkıyla bilendir, hikmet sahibidir.

Yanılgılara dikkat!!! Yanlış zanlara kapılmayın!!! "Sünnetullah"a göre o birimlere düşen ne ise onu yaşayacaklar. Keyfine göre azap eden yada bağışlayan bir tanrı yok!!!

Sayfa: 213, Cüz: 11
----- 10.Yunus Suresi 49.Ayet -----
De ki; "Allah dilemedikçe ben kendime ne bir zarar ne de bir fayda vermeye (gücüne) sahip değilim. Her ümmetin bir mühleti (tayin edilmiş bir süresi) vardır. Mühletleri geldiği vakit bir saat dahi geri kalamazlar ve öne de geçemezler."
Sayfa: 216, Cüz: 11
----- 10.Yunus Suresi 74.Ayet -----
Sonra onun ardından resulleri kavimlerine gönderdik, onlara apaçık deliller getirdiler. Fakat önceden kendisini yalanladıkları şeye iman edecek değillerdi. İşte haddi aşanların kalplerini böyle mühürleriz.
Sayfa: 218, Cüz: 11
----- 10.Yunus Suresi 96.Ayet -----
Doğrusu aleyhlerinde Rabbinin sözü gerçekleşmiş olanlar iman etmezler.
----- 10.Yunus Suresi 97.Ayet -----
Kendilerine her (türlü) alamet gelse bile elem verici azabı görene kadar (iman etmezler).
Sayfa: 219, Cüz: 11
----- 10.Yunus Suresi 99.Ayet -----
Şayet Rabbin dileseydi elbette yeryüzündekilerin hepsi topyekün iman ederlerdi. Hal böyle iken iman edenler olana kadar sen insanları zorlayacak mısın?
----- 10.Yunus Suresi 100.Ayet -----
Allah'ın izni olmadan hiçbir kimsenin iman etmesi olur şey değildir. O (Allah), akıl erdiremeyenlere pislik verir (kılar).

Buradaki ifadeye dikkat!!! Kuran'da birçok yerde geçen; "Her şey Allah'ın dilemesi iledir, imanı da veren O, sapıklığı da veren O" ifadelerine akıl erdiremez yanlış düşüncelere kapılıp; Allah beni niye böyle yarattı, diğerlerini niye benden üstün kıldı, bu adaletsizlik, madem O beni böyle yarattı o zaman ben suçlu/sorumlu değilim,... yada farklı bir açıdan; ben çalıştım, ben hak ettim, ben başardım, bunların sonucunda cenneti hak ettim,... gibi akılsızca hareket ederseniz, işte o zaman Allah size pislik verir. Bu pislik şirk pisliğidir, sizin nefsinizdeki Hak'ikati idrak edememenizden kaynaklanan nankörlüktür, küfürdür. Allah sizi kendi bataklığınızda bırakır da, çırpınır durursunuz. Bu konular çok ince bir çizgidir, dikkatle değerlendirmek gerekir. Eğer tahkik edemiyorsanız, en azından taklidi olarak yaşamınıza devam edin, aksi halde bu ince çizgiden kolayca düşebilirsiniz.

----- 10.Yunus Suresi 101.Ayet -----
De ki; "Göklerde ve yeryüzünde ne olduğuna (bir) bakın." (Lakin) iman etmeyecek bir kavme alametler ve uyarılar fayda sağlamaz.
Sayfa: 220, Cüz: 11
----- 10.Yunus Suresi 108.Ayet -----
De ki; "Ey insanlar! Rabbinizden size Hak gelmiştir. Artık kim hidayeti bulursa ancak kendisi için hidayete ermiş olur, her kim de sapıtırsa ancak kendi aleyhine sapıtmış olur. Ben sizin üzerinize vekil değilim."
Sayfa: 221, Cüz: 12
----- 11.Hud Suresi 7.Ayet -----
O (Allah), hanginizin amel bakımından daha iyi olduğunu denemek için arşı (daha) su üzerindeyken altı günde semaları ve yeryüzünü yaratandır. Onlara; "Gerçekten siz ölüm sonrasında diriltileceksiniz" dersen, küfre düşenler kesinlikle sana; "Bu apaçık bir sihirden başka bir şey değildir" derler.

Bu kesret penceresinden bir bakış açısıdır. Yoksa vahdet penceresinden bakıldığında Allah'ın kullarını denedikten sonra onların ne olduğunu bilmesi olacak şey değildir. Kuran farklı bakış açılarına hitap edebilecek şekilde yazılmıştır. Allah'a giden yollar farklıdır. Dileyen kesret yollarında dolanabilir. Hak'ikate tabi olanların yolu ise hep Bir'dir.

Sayfa: 224, Cüz: 12
----- 11.Hud Suresi 34.Ayet -----
"Eğer Allah sizi azdırmayı istiyorsa ben size nasihat vermeyi istesem de nasihatim size yarar sağlamaz. O sizin Rabbinizdir ve ancak O'na döndürüleceksiniz."
Sayfa: 234, Cüz: 12
----- 11.Hud Suresi 118.Ayet -----
Rabbin dileseydi insanları tek bir ümmet olarak var ederdi. (Lakin) onlar (hala) ihtilafa (farklı düşünmeye) devam etmektedirler.
----- 11.Hud Suresi 119.Ayet -----
Ancak Rabbinin merhamet ettiği kimseler (bu ihtilaftan) müstesnadır. (Allah) onları bunun için yaratmıştır. (Böylece) Rabbinin; "Andolsun ki, cehennemi tamamen cinlerden ve insanlardan dolduracağım" sözü tamam olmuştur.

Külli/Cüzi irade ikileminde takılanların üzerinde düşünmesi gereken iki ayet!!!

Sayfa: 250, Cüz: 13
----- 13.Rad Suresi 15.Ayet -----
Göklerde ve yeryüzünde olanlar gölgeleri ile beraber sabah akşam ister istemez Allah'a secde ederler.

Kuran'da bu şekilde gayet açık ve net ayetler (deliller) varken, madde ile, "ben"lik ile perdelenenler yanılgılarından, zanlarından kurtulamayıp Hak'ikati görememekteler. (Ek bilgi; "men" edatı akıllı varlıklar için kullanılır. Yani göklerde (farklı boyutlarda) ve (insanoğlunun beden kaydı olan) yeryüzünde akıllı/akıl yürüten istisnasız kim varsa!!!)

Sayfa: 252, Cüz: 13
----- 13.Rad Suresi 31.Ayet -----
Şayet kendisi ile dağlar yürütülen veya yeryüzü paramparça edilen yada ölüler konuşturulan bir Kuran olsa (yine de kafirler iman etmezlerdi). Bilakis emir (iş) tamamen Allah'a aittir. İman edenler (küfre düşenlerden) hala ümitlerini kesmediler mi ki, Allah dileseydi elbette bütün insanları hidayete erdirirdi. Allah'ın vaadi gelene kadar (nankörlük edip, gerçekleri gizleyip örterek) küfre düşenlere yaptıkları sebebiyle bir felaket isabet etmeye devam edecek yada o (felaket) yurtlarının yakınına inecektir. Hiç şüphesiz Allah sözünden caymaz.
Sayfa: 253, Cüz: 13
----- 13.Rad Suresi 39.Ayet -----
Allah dilediğini siler, (dilediğini de) kesinleştirip sabit bırakır. Ana Kitap O'nun katındadır.

Bazen şöyle ifadeler duyuyorum; "Aslında yazısında şaki olduğu yazılıydı da sonradan kendi gayreti ile bunu değiştirdi." ... Ne söylediğinize dikkat edin! Egonuzu tatmin edip, "ben"lik iddianızı sürdüreceksiniz diye nefsinizden zuhur eden Hak'ikati perdeleyip, nefislerine zulmedenlerden olmayın!

----- 13.Rad Suresi 41.Ayet -----
Bizim yeryüzüne gelip, onu etrafından eksilttiğimizi görmediler mi? Allah hüküm verir. O'nun hükmünü takip edecek (üzerinde tesir edecek kimse de) yoktur. O hesabı hızlı görendir.
Sayfa: 257, Cüz: 13
----- 14.İbrahim Suresi 21.Ayet -----
(İnsanların) hepsi Allah için ortaya çıktılar (huzuruna çıktılar), ardından zayıflar büyüklük taslayanlara; "Doğrusu biz size tabi idik. Şimdi siz bizi Allah'ın azabından herhangi bir şeye karşı kurtarabilecek misiniz?" dediler. (Büyüklük taslayanlar da) dediler ki; "Allah bize hidayet etseydi elbette biz de size doğru yolu gösterirdik. (Şimdi) kaygılansak da sabretsek de bize birdir. (Artık) bizim için kaçacak bir yer yoktur."
----- 14.İbrahim Suresi 22.Ayet -----
İş tamamlanınca şeytan; "Hiç şüphesiz Allah size Hak vaadde bulunmuştu. Ben de size vaadde bulunmuş, akabinde (size olan sözümden) caymıştım. Sizi (küfre) davet etmem dışında size karşı bir gücüm yoktu. Akabinde siz bana icabet ettiniz. O halde beni değil kendinizi suçlayın. Ne ben sizin imdadınıza koşabilirim, ne de siz benim. Doğrusu önceden beni (Allah'a) ortak koşmanızı inkar etmiştim (kabul etmemiştim)" dedi. Muhakkak ki zalimler için elem verici bir azap vardır.
Sayfa: 271, Cüz: 14
----- 16.Nahl Suresi 48.Ayet -----
Allah'ın yarattığı herhangi bir şeyin, gölgelerinin boyun eğip Allah'a secde ederek sağa sola döndüğünü görmüyorlar mı?

Yine açık ve net bir ayet (delil). Bu sefer "men" edatı yerine "ma" edatı. Yani canlı, (bize göre) cansız tüm birimler.

----- 16.Nahl Suresi 49.Ayet -----
Semalarda ve yeryüzünde bulunan (her türlü) canlı ve melekler büyüklük taslamadan Allah'a secde ederler.

Öncekine ilave melekler de. Hatta cinler de. Ne varsa.

----- 16.Nahl Suresi 50.Ayet -----
Üzerlerindeki Rablerinden korkarak (özlerinden gelen sese uyarak) emrolundukları şeyi yaparlar.

Tüm alemlerde gerçekleşen, zuhur eden "Tek'in Seyri"dir. Yaratılmışlar, kendilerini Yaratan'dan perdeli !!!benlik!!! zannındadır/yanılgısındadır.

----- 16.Nahl Suresi 51.Ayet -----
Allah; "İki ilah edinmeyin, O ancak tek bir ilahtır. O halde yalnız Ben'den korkun" dedi.

O yüzdendir ki, yaratılmışlarda rubibiyetten yansıyan fiilleri, o aynalara ithaf ederek, aynalarda bir irade var zannına kapılarak, bu gafletleriniz sonucu Allah'tan gayri ilahlar edinmeyin. Ne kendinizde, ne de diğer mahluklarda böyle bir güç yok!

Sayfa: 276, Cüz: 14
----- 16.Nahl Suresi 93.Ayet -----
Şayet Allah dileseydi sizi tek bir ümmet kılardı. Fakat, O dilediği kimseyi saptırır, dilediğine de hidayet eder. Kesinlikle yaptıklarınızdan sorulacaksınız (sorguya çekileceksiniz).

Aynı ayette hem Tek'likten, hem de kesretten iki farklı bakış açısı; "Allah dilediğini yapar", "Herkes yaptıkları ile sorumlu tutulacaktır". Külli irade, cüzi irade. Siz nasıl görmek isterseniz.

Sayfa: 282, Cüz: 15
----- 17.İsra Suresi 13.Ayet -----
Her insanı ameli/kaderi boynunda asılı olarak yükümlü tuttuk. Kıyamet günü, basılmış bir kitap olarak karşısına çıkartacağız.

Allah indinde bir "An", yeryüzünde beden kaydında bizim "zan"nımıza göre "Zaman"... Allah --> Esma --> Fiil... Bizler bu nuzule algısal benlik/bilinç sahipleri olarak "Zaman" kaydına göre "şahitlik/gözlemcilik" yaparız.

----- 17.İsra Suresi 14.Ayet -----
(O gün kendisine;) "Kitabını oku! Bugün hesap görücü olarak nefsin sana yeter" (denilir).

Allah'tan gayrı olanlar, dünya hayatlarında O'nu tanıma fırsatını kaçıranlar, kendilerinde O'ndan olan kuvveleri açığa çıkartamadan bu dünyada 'Bir eşek geçti, geriye kaldı semeri' misali geçip gidenler yaptıklarının, daha doğrusu yapmadıklarının karşılığını göreceklerdir. Allah'ı yakından tanıyıp, zamanlarını bu yönde değerlendirenler, kendi varlıklarını, aslında var olmadıklarını, sadece O'nun esmalarının bir terkibi olduklarını, Allah'ın varlığı ile var olduklarını keşfedenler, teslim olanlar, varlıklarından geçenler, mülklerinden, ailelerinden, sahiplenmekten vazgeçenler, en sevdiklerini verenler, işte onlar için artık "sorumluluk" kalmamıştır. Var olmayanın ve var olmadığını fark edip, bu doğrultuda "yaşayabilenin" sorumluluğu mu olur? Onun hesabı bu dünyada görülmüştür. Ancak amellerine güvenenler, size hala sorumluluk var! Bilmem anlatabildim mi???

----- 17.İsra Suresi 15.Ayet -----
Kim hidayete ererse (doğru yolu bulursa) ancak kendi nefsi için hidayete ermiş olur. Kim de sapıtırsa (yoldan çıkarsa) ancak kendi aleyhine sapıtmış olur. Hiçbir yüklenen (kimse) başkasının yükünü (günahını) yüklenmez. Biz bir resul göndermedikçe azap edecek değiliz.

"Külli pencere"den bakan iki ayetten sonra hemen "cüzi pencere"den bakışla bir ayet!

----- 17.İsra Suresi 16.Ayet -----
Bir kasabayı helak etmek istediğimiz zaman oranın müreffehlerine emrederiz de onlar orada günahkar olup doğru yoldan saparlar. Böylece söz onların aleyhine gerçekleşir de orayı yerle bir ederiz.

Bu yine aynı ilkeye dayanır... Allah --> Esma --> Fiil... İşte bu sistemin adı "Sünnetullah"tır. Bu sistemi anlayabilirseniz, kafanızda birçok şey oturmuş olur. Nedenler, niçinler kalkar. Olması gereken oluyor, bunun aksi mümkün değil. Bir kasabanın helakine söz geçti ise/yazılı ise/takdir edildi ise, bunun için vesileler de hazırdır. Zaten vesilelerin de esma terkibleri ona göredir. Biz şahitlerin/gözlemcilerin bu sistemi çok iyi idrak etmesi/tefekkür etmesi gerekir. Peki şahitlerin hiç mi etkisi yok? "Mahlukat" var olduğu anda kendisinde genetiğinden ve doğumu sırasında gelen bir programa göre bir esma terkibi oluşur. "Mahlukat"ın esma terkibi hayatı boyunca gezegenler, ailesi, çevresi, toplum,..vb gibi çevresel etkilerce ve tabi kendince programlanmaya devam eder. Yapılan ibadetler, edilen dualar, kılınan namazlar, tutulan oruçlar, zikirler,..vb bunların hepsi beyinleri/esma terkiplerini programlar. Örneğin benim de şu an yapmaya çalıştığım bir çeşit programlamadır. Hem kendimi, hem de bu yazdıklarımı okuyanları. Tabiii şunu da belirtmekte fayda var. Yapılan tüm ibadetler de, edilen tüm dualar da takdirdendir!!! Hidayeti veren de yaşatan da yalnızca O!!! O'ndan gayrı bir ilah mı var???

Sayfa: 283, Cüz: 15
----- 17.İsra Suresi 22.Ayet -----
Allah'la beraber başka bir ilah olduğunu zannetme. Yoksa kınanmış ve yüzüstü bırakılmış olarak oturup kalırsın.

Ara ara sorduğum; "Aksi teknik olarak mümkün mü?" sorularına cevap!!! Bunun üzerine yeni bir soru; "Hala bir varlığınız olduğu iddiasında mısınız?"... Allah'tan gayri, irade sahibi bir "ilah"???

Sayfa: 285, Cüz: 15
----- 17.İsra Suresi 39.Ayet -----
İşte bunlar (bu uyarılar), Rabbinin sana hikmetten vahyettikleridir. Allah'la beraber başka bir ilah olduğunu zannetme. Yoksa kınanmış ve kovulmuş olarak cehenneme atılırsın.

Aynı uyarı tekrar! Marş basıp ta motor çalışıp, hatırlayana kadar, adeta kafasına vura vura "hatırlatmalar"...

Sayfa: 289, Cüz: 15
----- 17.İsra Suresi 84.Ayet -----
De ki; "Herkes (her kul, birim, canlı/cansız varlık, mahlukat) yaradılışına (programına) uygun bir şekilde amel eder. Bu durumda, Rabbiniz kimin en doğru yolda olduğunu en iyi bilendir."

Firavun'un şakilesinde (yaradılışında/programında) Musa olmak yoktur, Musa'nın şakilesinde de Firavun olmak yoktur. Tersi her ikisinin de fıtratına aykırıdır. Firavun da, Musa da belli isimlerin toplamı olan "Esma Terkibi"nin vücut bulmuş halidir. Hamurun içine tuz da konur, şeker de, sonunda onun tuzlu mu yoksa tatlı mı olacağına yoğuran karar verir.

Sayfa: 299, Cüz: 15
----- 18.Kehf Suresi 55.Ayet -----
Kendilerine hidayet geldiğinde iman etmelerine ve Rablerinden mağfiret dilemelerine, kendilerine evvelkilerin sünnetinin gelmesinden veya göz göre göre azabın gelmesinden başka bir şey insanlara engel olmamıştır.

Kendilerine "Hak"ikat gelse de bundan faydalanıp hidayete eremeyişleri, fıtratlarından gelen takdirdendir. "Yazı" önlerine geçmiştir.

Sayfa: 301, Cüz: 16
----- 18.Kehf Suresi 82.Ayet -----
"Duvara gelince, şehirdeki iki yetim oğlana aitti. Altında o ikisine ait bir hazine vardı. Babaları ise salih bir kimseydi. Rabbin, onların erginlik çağlarına ulaşmalarını ve Rabbinden bir rahmet olarak hazinelerini çıkarmalarını istedi. Ben bunu kendi emrimden (isteğim ile) yapmadım. İşte bu, senin sabredemediğin şeylerin açıklamasıdır."

Hevasından konuşan, iş yapanlar ile Hak'ikatten zuhur edenlerin farkı. Herkes bir ayna, ama her ayna bir değil, her ayna parlak değil. Herkes bir alıcı, ama her alıcı bir değil. Herkes bir verici, ama her verici bir değil. Allah --> Esma --> Fiil... Yayın/zuhur bu şekilde ama!!! Yeryüzü kaydında "nefis" filtresinden geçenler ile saf olarak alıp/verenler farklı. Dikkat edin! Yanılgıya düşmeyin, iyice tefekkür edin!

Sayfa: 305, Cüz: 16
----- 19.Meryem Suresi 21.Ayet -----
(Cebrail;) "İşte bu şekilde, Rabbin dedi ki; Bu (işi yapmak) bana kolaydır. Bunu insanlara bir alamet ve bizden bir rahmet kılmamız için (bunu yapacağız). (Bu önceden) takdir edilmiş bir iştir" dedi.

Yani Hz.Meryem, "Takdir"in sebeplerini yaşıyor. Onda toplanan isimlerden zahir olan bu. Hz.Meryem kendinde toplanan isimleri kendi seçmedi, bu isimleri (kendini) geliştirmek için mihraba çekilmesi de aynı şekilde... Yani mihraba zaten çekilecekti ve bu olay zaten yaşanacaktı. Bunu değiştirmek kimsenin elinde değil. Hz.Meryem de diğer tüm "Kul"lar gibi bir "gözlemcidir/şahittir". Gözlemci olmazsa bu evren var olmaz!

Sayfa: 316, Cüz: 16
----- 20.Ta Ha Suresi 87.Ayet -----
(Kavmindekiler;) "Biz sana verdiğimiz sözden kendi tasarruffumuz ile caymadık. Lakin o kavmin (Mısır halkının) süs eşyalarından bir takım yükler bize yüklenilmişti. Akabinde onları (ateşe) attık. Samiri de aynı şekilde attı" dediler.

Fıtratlarının gereği zahir oldu.

Sayfa: 326, Cüz: 17
----- 21.Enbiya Suresi 72.Ayet -----
Ona (İbrahim'e) İshak'ı ve bir de Yakub'u bahşettik. Hepsini salih kimseler kıldık.

"Salih kimseler kıldık." Burada "ceale" fiili kullanılmış. Yani Allah onları daha doğmadan o şekilde tasarlayıp yaratmış şeklinde. Fıtratları/Esma terkipleri bu şekilde oluşmuş. Bu ancak Teklik'ten bakıldığında anlaşılabilir. Kesretten bakanlar öyleyse bizim suçumuz ne, adalet filan gibi yeryüzü boyutu düşüncelerine kapılırlar. Bunlar iyice düşünülüp, idrak edilmesi gereken konular.

Sayfa: 332, Cüz: 17
----- 22.Hac Suresi 10.Ayet -----
(Ona;) "Bunlar iki elinin sunduğu (işlediğin ameller) sebebiyledir, hiç şüphesiz Allah kullara zalim değildir" (denir).
Sayfa: 333, Cüz: 17
----- 22.Hac Suresi 16.Ayet -----
İşte böylece biz onu (Kuran'ı) apaçık ayetler halinde indirdik. Hiç şüphesiz Allah istediği kimseye hidayet eyler.
Sayfa: 345, Cüz: 18
----- 23.Müminun Suresi 62.Ayet -----
Biz hiçbir nefsi gücünün yettiğinden başkasıyla yükümlü tutmayız. Katımızda Hak ile konuşan bir kitap (Levh-i Mahvuz) vardır. Onlar (haksızlığa uğratılarak) zulmedilmezler.
Sayfa: 351, Cüz: 18
----- 24.Nur Suresi 21.Ayet -----
Ey iman edenler! Şeytanın adımlarına tabi olmayın. Her kim şeytanın adımlarına tabi olursa, şüphesiz ki o fuhşiyatı ve kötülüğü emretmektedir. Allah'ın size olan lütfu ve rahmeti olmasaydı sizden hiçbir kimse asla iyi kalpli olamazdı. Lakin Allah dilediği kimseyi (kalbini saflaştırıp, ihlaslaştırarak kötülükten) arındırmaktadır. Allah her şeyi işitendir, her şeyi hakkıyla bilendir.
Sayfa: 374, Cüz: 19
----- 26.Şuara Suresi 200.Ayet -----
İşte bu şekilde biz bunu (Kuran'a inanmamayı) suçluların kalplerine soktuk.
----- 26.Şuara Suresi 201.Ayet -----
Elem verici azabı görene kadar ona (Kuran'a) iman etmeyeceklerdir.
Sayfa: 383, Cüz: 20
----- 27.Neml Suresi 80.Ayet -----
Doğrusu sen ölülere işittiremezsin, arkalarını dönüp gittikleri zaman sağırlara da çağrıyı duyuramazsın.

Ölüler bu dünyada Hakk'ı tanıyamadıklarından artık gittikleri yerde bu imkanları yoktur. Bu dünyaya gelen insanın görevi zaten Hakk'ı tanımaktır. Öncelikle kendinden zuhur eden sonra da diğer varlıklardan. Bu dünyada Hakk'ı tanıyıp özelliklerini kavrayabilen, burada kazandığı bu güç ile geçeceği boyutlarda varlığını sürdürebilir. Aksi takdirde zelil olanlardan, kaybedenlerden olur.

İşte bu dünya hayatında da bu (Hakk'a olan) çağrıya sağır olanlar için yapılabilecek bir şey yoktur. Onlara resul bile hidayet eyleyemez. Hidayet ancak Allah'ın takdiri iledir, resul ancak vesile olur. Sağırlar, bu çağrıya arkalarını dönüp giderler.

----- 27.Neml Suresi 81.Ayet -----
Sen asla körleri sapıklıklarından (vazgeçirip, onlara) hidayet (rehberlik) edebilecek değilsin. Ayetlerimize iman edenlerden başkasına (Hakk'a çağrıyı) işittiremezsin. İşte onlar (o iman edenler) teslim olanlardır (müslümanlardır).

Hidayet Allah'ın takdiri iledir. Resul ancak Hakk'a vesiledir, Sünnetullah'ı tebliğ edendir. Kör olarak yaratılanlar (takdir edilenler) bu dünya hayatından bu şekilde geçip gideceklerdir. Resul'un Hakk tebliğine iman edenler, teslim olanlardır (müslümanlardır).

Sayfa: 384, Cüz: 20
----- 27.Neml Suresi 89.Ayet -----
Kim iyilik getirirse, ona ondan (getirdiğinden) daha hayırlısı vardır. Onlar o günün korkusundan güvendedirler.
----- 27.Neml Suresi 90.Ayet -----
Her kim de kötülük getirirse yüzleri ateşe tutulur. (Onlara;) "Yaptıklarınızın dışında bir şeyle mi karşılık bulacaktınız?" (denilir.)
Sayfa: 391, Cüz: 20
----- 28.Kasas Suresi 56.Ayet -----
Elbette sen sevdiğin kimseyi hidayete erdiremezsin. Fakat Allah dilediğini hidayete erdirir. O, hidayete erecekleri en iyi bilendir.
Sayfa: 392, Cüz: 20
----- 28.Kasas Suresi 67.Ayet -----
Fakat tövbe edip, iman eden ve salih amel işleyen kimseye gelince, felaha (kurtuluşa) erenlerden olması umulur.

Garanti yok!!! Amelinize güvenmeyin. Kimse ameli ile cennete giremez! Takdir Allah'tandır. Son nefese kadar kimin nasıl öleceği belli değildir. Bir anda her şey değişebilir. Siz putlarınızı yıkın, teslim olun, kalbinizi arındırın, saf bir halde kalbiniz ile iman edebilecek bir hale gelmeye çalışın, yalnız ve yalnız Allah'a tevekkül edin, O'na yönelin, kıblenizden şaşmayın, haddinizi aşmayın,... Tüm bunları yapabilirseniz zaten, salih ameller kendiliğinden gelir. Ondan sonra "hala akıl erdiremediyseniz", o amellerin "vesilesi" ile cennete girdiğinizi "zan"nederseniz. Aklınız erer hale gelir, îkan sahibi olur, yakîn elde ederseniz, zaten artık nereye girdiğinizin bir önemi kalmaz.

----- 28.Kasas Suresi 68.Ayet -----
Rabbin dilediğini yaratır ve seçer. Onların ise seçim hakkı yoktur. Allah, onların şirk koştuklarından münezzeh ve yücedir.

Allah'ın isimleri Sünnetullah'taki düzene göre belli bir sistemde bir araya gelerek mahlukların Rab terkibini oluşturur. Hiçbir mahluk kendi Rab terkibini seçemez, kendi payına ne düşerse onu yaşar. İsimler yeryüzü boyutunda vücut bulur (zahir olur), fiilleri oluşturur. Mahluk ise "algısal" benliği ile "zan"neder.

Sayfa: 395, Cüz: 20
----- 29.Ankebut Suresi 3.Ayet -----
And olsun ki, biz onlardan öncekileri de sınamıştık. Böylece Allah, doğru söyleyenleri ve yalan söyleyenleri bilecektir.
Sayfa: 396, Cüz: 20
----- 29.Ankebut Suresi 11.Ayet -----
Allah elbette iman edenleri de, münafıkları da bilir.

Kuran'da bu tür farklı bakış açıları vardır. Bazı ayetlerde bilmesi için sınar der, bazılarında da zaten bilir der. Bazı ayetler sisteme cüzi açıdan bakar, bazı ayetler Külli açıdan... Sistem aslında "Tek'in Seyri"dir de işte "zan"larına tabi olanlar da nasibini alsın! Her kula nasibi/rızkı takdir edilmiştir. Her kul kendi "yol"undadır.

Sayfa: 397, Cüz: 20
----- 29.Ankebut Suresi 21.Ayet -----
(Allah) dilediğine azab eder, dilediğine de merhamet eder. Ancak O'na çevrileceksiniz.
Sayfa: 400, Cüz: 20
----- 29.Ankebut Suresi 40.Ayet -----
Akabinde, her birini günahı sebebiyle tuttuk (yakaladık). Böylece onlardan kiminin üzerine taşlar savuran rüzgaz gönderdik, kimini çığlık tuttu (yakaladı), kimini yerin dibine geçirdik, kimini de (suda) boğduk. Allah onlara zulmedecek değildi, lakin onlar kendi nefislerine zulmetmekteydiler.

Her kul fıtratı üzere yaşar, her kula yaşadıklarının karşılığı verilir. Haksızlık yok, zulüm yok. Haksızlık gereğini yapmamak, karşılığını vermemektir. İnce bir çizgi, dikkat!

Sayfa: 409, Cüz: 21
----- 30.Rum Suresi 52.Ayet -----
Şüphesiz sen ölülere işittiremezsin, arkalarını dönüp gittikleri zaman sağırlara da çağrıyı duyuramazsın.
----- 30.Rum Suresi 53.Ayet -----
Sen körleri de dalaletlerinden (kurtarıp) hidayete erdirebilecek değilsin. Ayetlerimize iman edenlerden başkasına işittiremezsin. Onlar teslim olanlardır (müslümanlardır).
----- 30.Rum Suresi 56.Ayet -----
Kendilerine ilim ve iman verilenler; "And olsun ki siz, Allah'ın yazısına göre Baas (diriliş) gününe kadar kaldınız. İşte bu (bugün), Baas (diriliş) günüdür. Lakin siz (bunu) bilmiyordunuz" dediler.

İlim ve iman verilenler!!! "İlim verilenler" lafzını bazı bünyeler kaldırabilir ancak "iman verilenler" lafzını hazmetmesi zordur! Hazmedemiyorsanız geçin.

----- 30.Rum Suresi 59.Ayet -----
İşte bilmeyenlerin kalplerini Allah bu şekilde mühürler.

Bu bilmeyip te kalpleri mühürlenenler, kendilerine ilim verilmeyenler midir??? Sünnetullah'ta sistemin işleyişi vardır. İsimler fiillere dönüşür, fiil olarak yeryüzü boyutunda/algısında zahir olur. Beşer akıllar sebeplere takılır, sebepleri ilahlaştırır, "suçlu" arar, madde ile perdelenir.

Sayfa: 415, Cüz: 21
----- 32.Secde Suresi 13.Ayet -----
Şayet dileseydik her nefse hidayetini verirdik. Fakat benden; "Kesinlikle cehennemi tamamen cinlerden ve insanlardan dolduracağım"(a dair) söz hak oldu (gerçekleşti).
Sayfa: 420, Cüz: 21
----- 33.Ahzab Suresi 24.Ayet -----
(Bu,) Allah'ın doğrulara doğrulukları sebebiyle karşılıklarını vermesi (mükafatlandırması), münafıkları da dilerse azaba uğratması veya tövbelerini kabul etmesi içindir. Hiç şüphesiz Allah çok bağışlayandır, Rahim'dir.
Sayfa: 422, Cüz: 22
----- 33.Ahzab Suresi 38.Ayet -----
Allah'ın kendisine farz kıldığı şeylerde nebiye bir sıkıntı olmaz. Daha önceden gelip geçmiş (tüm nebi ve resuller)de Allah'ın sünneti (böyle)dir (!!!SÜNNETULLAH!!!). Allah'ın emri takdir edilmiş bir kaderdir.
Sayfa: 434, Cüz: 22
----- 35.Fatır Suresi 8.Ayet -----
Amelinin kötülüğü kendisine süslenmiş, bu sebeple de onun güzel olduğunu düşünen kimse (salih amel işleyen biri gibi) midir? Hiç şüphesiz Allah dilediğini saptırır, dilediğini de hidayete erdirir. Öyleyse, nefsin onlara üzüntüler içerisinde gitmesin (onlar adına üzülmeyesin). Hiç şüphesiz Allah onların yaptığı her şeyi hakkıyla bilendir.
Sayfa: 436, Cüz: 22
----- 35.Fatır Suresi 22.Ayet -----
Dirilerle ölüler de bir değildir. Hiç şüphesiz Allah dilediği kimseye işittirir. Sen kabirlerdekilere işittirebilecek değilsin.

Beden kabirine hidayet "Öz"ünden "dilerse" gelir. Kul'un fıtratında varsa "!!!nasip!!!" "Çağrı"yı işitir. Yoksa, kabrinin (bedeninin) dışından her kim (resuller ve nebiler dahil) avazı çıktığı kadar bağırsa işittiremez. Hidayet yalnız Allah'ın "takdiri" iledir.

Sayfa: 439, Cüz: 22
----- 36.Yasin Suresi 7.Ayet -----
And olsun ki, onların çoğunun üzerine söz (hüküm - Levh-i Mahfuz'daki yazı/kader) Hak olmuştur (gerçekleşmiştir). Artık onlar iman etmezler.

Yazı/fıtrat/kader Hak'tır!

----- 36.Yasin Suresi 8.Ayet -----
Şüphesiz ki biz onların boyunlarına çenelerine kadar varan zincirli bağlar geçirmişizdir. Bu yüzden onlar başları yukarı kalkık vaziyettedirler.

Fıtratlarının gereği boyun eğemezler, itaat edemezler, rükuya ve secdeye gidemezler!!!

----- 36.Yasin Suresi 9.Ayet -----
Önlerinden bir set ve arkalarından bir set çektik. Böylece onları perdeledik. Artık (basiretle) göremezler.

Kör ve sağır olarak geldiler, kör ve sağır olarak gidecekler!

----- 36.Yasin Suresi 10.Ayet -----
Onları uyarsan da uyarmasan da birdir, iman etmezler.

Ne kendimizde ne başkasında iman istidatı olup olmadığını biz bilemeyiz. Biz hem kendimizi geliştirmek, ibadetlerimizi yerine getirmekle yükümlüyüz, hem de bunu başkalarına tavsiye etmekle. Hem kendimizi programlarız, hem de başkalarını. Sünnetullah bu şekilde işler. Düzen bu şekilde sağlanır. Belli bir sistem üzerine yürür. Ama siz kendinizden bilmeyin. Ne kendi imanınız ne de başkalarını imana getirip getiremeyeceğiniz sizden değildir. Sizde böyle bir güç yok. Mutlak Hâkim bir Tek Allah'tır!

----- 36.Yasin Suresi 11.Ayet -----
Sen ancak zikre tabi olan ve Rahman'dan gayb ile (bilinmeyene iman ederek) korkan kimseyi uyarabilirsin. Onu bir bağışlanma ve cömertçe bir ecir (mükafat) ile müjdele.

Kul belli bir fıtrat/program ile bu dünyaya gelir. Çevresel etkenler onu programlamaya devam eder. Kulun kendisi de kendini programlamaya devam eder. Siz başkalarını imana davet edip, onlara yol gösterebilirsiniz. Eğer onda o istidat, o program, o fıtrat varsa!!!, o zaman sizin ona yaptığınız tavsiye/program onda bir açılım, beyninde kilitli devrelerin açılımını sağlar. Herkes, her birim programlama aracıdır/vesiledir. Resuller vesiledir, kitaplar vesiledir, insanlar vesiledir, cinler vesiledir, şeytan vesiledir, !!!ameller!!! vesiledir... Vesileleri ilah edinmeyin! "Lâ ilâhe illAllah" diyebilirseniz, hepsi yıkılır!!! Hak gelir, batıl zail olur!

----- 36.Yasin Suresi 12.Ayet -----
Şüphesiz ki ölüleri biz diriltiriz, sundukları şeyleri (işledikleri amellerini) ve eserlerini (geride bıraktıklarını) biz yazarız. Biz her şeyi apaçık bir kitapta (Levh-i Mahfuz'da) tek tek saymışızdır.

Bize göre bir "zaman" zannında "yazı"yı yaşıyoruz. Şahitlik/gözlemcilik ediyoruz. Yaşanmış ve bitmiş...

Sayfa: 461, Cüz: 24
----- 39.Zümer Suresi 35.Ayet -----
(Bu,) Allah'ın onların yaptıklarının en kötüsünü (dahi) örtmesi ve yaptıklarının karşılığı olarak ecirlerini (mükafatlarını) en güzeliyle vermesi içindir.
----- 39.Zümer Suresi 36.Ayet -----
Allah kuluna yeterli değil midir? Seni, O (Allah) olmaksızın şeylerle korkutuyorlar. Allah her kimi saptırırsa, artık onu hidayete erdirecek hiçbir kimse yoktur.
----- 39.Zümer Suresi 37.Ayet -----
Her kimi de Allah hidayete erdirirse, artık onu saptıracak hiçbir kimse yoktur. Allah mutlak güç sahibi, intikam sahibi değil midir?
Sayfa: 464, Cüz: 24
----- 39.Zümer Suresi 61.Ayet -----
Allah, sakınanları başarılarından ötürü kurtarır. Onlara kötülük dokunmaz, onlar üzülmezler de.
Sayfa: 483, Cüz: 25
----- 42.Şura Suresi 13.Ayet -----
(Allah) Nuh'a emrettiği, sana vahyettiğimiz, İbrahim'e, Musa'ya ve İsa'ya -"Dinin gereklerini yerine getirin ve onda bölünüp dağılmayın" diye- emrettiğimiz dinden olan şeyleri size de kanun olarak koymuştur. Kendilerini davet ettiğin şey müşriklere katlanılmaz oldu. Allah dilediğini kendine seçer, kendisine yönelen kimseyi kendine iletir (ulaşmasını sağlar).
Sayfa: 485, Cüz: 25
----- 42.Şura Suresi 30.Ayet -----
Size musibetten her ne isabet ederse, (bu) ellerinizin kazandıkları (yaptıklarınız) sebebiyledir. Bununla beraber (Allah) çoğunu bağışlar.
Sayfa: 509, Cüz: 26
----- 47.Muhammed Suresi 31.Ayet -----
Sizden cihat edenleri ve sabredenleri bilip, haberlerinizi tecrübe edinceye (ortaya koyuncaya) kadar kesinlikle sizi sınayacağız.
Sayfa: 527, Cüz: 27
----- 54.Kamer Suresi 3.Ayet -----
Yalanladılar ve hevalarının (heves ve arzularının) peşinden gittiler. (Oysa) her iş yerli yerindedir.

"Zaman" bizim "algımız"a göre var, Allah indinde ise olan "An". Öyle olsa, böyle olsa, şu da olsa şeklinde debelenenler,...olan zaten olmuş, bu çırpınmanız boşuna.

Sayfa: 529, Cüz: 27
----- 54.Kamer Suresi 49.Ayet -----
Hiç şüphesiz biz her şeyi bir kadere göre yaratmışızdır.
Sayfa: 530, Cüz: 27
----- 54.Kamer Suresi 50.Ayet -----
Bizim emrimiz, tek bir anlık bir bakıştan başka bir şey değildir.

Allah indinde !!!El-An!!!... Emir, tek bir anlık bir bakış... Bize göre zaman!!!

Sayfa: 539, Cüz: 27
----- 57.Hadıd Suresi 22.Ayet -----
Yeryüzünde ve nefislerinizde size isabet eden (başınıza gelen) hiçbir musibet yoktur ki biz onu yaratmamızdan önce (kaderin kaza olarak vukuundan önce) bir kitapta (yazılmış) olmasın. Şüphesiz ki bu Allah'a kolaydır.
----- 57.Hadıd Suresi 23.Ayet -----
Böylece kaçırdığınız şeye üzülmeyesiniz, (Allah'ın) size verdiklerine de sevinmeyesiniz. Allah hiçbir böbürlenen, övüneni sevmez.

"Sünnetullah" denen 'Hak' sistem işte böyledir. Ne kaçırdıklarınız ne de elde ettikleriniz sizden değildir, Hak'tandır. Siz yaşarsınız, şahitlik edersiniz.

Sayfa: 557, Cüz: 28
----- 65.Talak Suresi 3.Ayet -----
Ve onu ummadığı yerden rızıklandırır. Kim Allah'a tevekkül ederse, O kendisine yeter. Hiç şüphesiz Allah emrine ulaşandır (yerine getirendir). Allah her şeye bir takdir kılmıştır.
Sayfa: 561, Cüz: 29
----- 67.Mülk Suresi 2.Ayet -----
O (Allah), amel bakımından hanginizin daha iyi olduğunu sınamak için ölümü ve hayatı yaratandır. O mutlak güç sahibidir, çok bağışlayandır.
Sayfa: 575, Cüz: 29
----- 74.Müddessir Suresi 31.Ayet -----
Ateş (cehennem) ashabını (bekçilerini) meleklerden başkası olarak var etmedik. Onların sayısını (bu şekilde net olarak) kılmamız (bildirmemiz); (nankörlük edip, gerçekleri gizleyip örterek) küfre düşenlere bir fitne (imtihan) olması, kendilerine kitap verilenlerin yakîn (kesin bilgi) sahibi olması, iman edenlerin iman bakımından artması, kendilerine kitap verilenlerin ve iman edenlerin şüpheye düşmemesi, kalplerinde hastalık bulunanların ve (nankörlük edip, gerçekleri gizleyip örterek) küfre düşenlerin; "Allah bununla misal olarak ne (anlatmak) istedi (kastetti)?" demesi dışında bir şey değildir. İşte bu şekilde Allah dilediği kimseyi saptırır, dilediğine de hidayet eyler. Rabbinin ordularını kendisinden başkası bilmez. Bu, beşere bir hatırlatmadan başka bir şey değildir.

Aslında yapılan yayın herkes (her alıcı beyin) için aynıdır da alıcılar (beyinler/programları) farklıdır. Farklı esma terkiplerinden oluşan "mahluklar", gelen "data"yı kendi veritabanlarında farklı farklı yorumlayıp, açığa farklı hallerde izhar ederler. Hidayet her beyne gelir de her beyin bunu değerlendiremez. Fitne de aynı şekilde, kimini zelil eder, kiminin de derecesini yükseltir. Bu, "Sünnetullah" sisteminin teknik olarak işleyişidir. Bunu anlayabilen artık Külli irade, Cüzi irade gibi bir ikileme düşmez. Sistemi anlamak aslında basittir. Zor olan beyinlerdeki yanlış programları yıkabilmektir.

Sayfa: 576, Cüz: 29
----- 74.Müddessir Suresi 55.Ayet -----
Artık kim dilerse onu (Kuran'ı) zikreder.
----- 74.Müddessir Suresi 56.Ayet -----
(Ancak) Allah dilemedikçe zikredemezler (onda/Kuran'da yazan Hak'ikati hatırlayamazlar). O takva ve bağışlama ehlidir.

Yine cüzi ve Külli pencereden birbirine zıt, ardarda iki ayet! Hangi yolu tercih edeceksiniz?

Sayfa: 579, Cüz: 29
----- 76.İnsan Suresi 30.Ayet -----
Allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz. Hiç şüphesiz Allah her şeyi hakkıyla bilendir, hikmet sahibidir.
Sayfa: 586, Cüz: 30
----- 81.Tekvir Suresi 29.Ayet -----
Alemlerin Rabbi Allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz.
Sayfa: 587, Cüz: 30
----- 83.Mutaffifın Suresi 7.Ayet -----
Hayır. Doğrusu günahkarların yazısı Siccin'dedir.
----- 83.Mutaffifın Suresi 8.Ayet -----
Siccin'in ne olduğunu sana bildiren nedir?
----- 83.Mutaffifın Suresi 9.Ayet -----
Yazılmış (nokta konulmuş) bir kitaptır.

Kitab'a sıfat olarak gelen kelimenin anlamı; "nokta konulmuş, mühürlenmiş". Yani külli/cüzi gibi ikilemlerde kalanlar, zaman algısını idrak edemeyenler... Mealler gayet açık. Ben sadece örtüsünü kaldırıyorum. Geriye "Sünnetullah"ı idrak edip, "hazmedebilmek" kalıyor.

----- 83.Mutaffifın Suresi 18.Ayet -----
Hayır. Doğrusu iyilerin yazısı İlliyyun'dadır.
----- 83.Mutaffifın Suresi 19.Ayet -----
İlliyyun'un ne olduğunu sana bildiren nedir?
----- 83.Mutaffifın Suresi 20.Ayet -----
Yazılmış (nokta konulmuş) bir kitaptır.

Bu da bir önceki açıklamam ile aynı şekilde. Şaki için de said içinde sistem aynı değişmez. Teknik olarak sistemi "Sünnetullah"ı idrak edebilirseniz ikilemler, yanılgılar, sorular ortadan kalkar. Geriye sadece "hazmedebilmek" kalır.